|
| başlık buraya gelecek | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Lleseina Carreño Martinéz columbia i. sınıf
Mesaj Sayısı : 27 Kayıt tarihi : 26/01/12 Nerden : Kolombiya
| Konu: başlık buraya gelecek Cuma Ocak 27, 2012 4:31 pm | |
| Yalnızlıktan sıkılmış, sıkılmaktan bile sıkılmış bir kız eğer parası ve imkânı varsa istinasız alışverişe koşar ve elindeki torbaları taşımak için kamyon tutmak gerekene kadar mağazaları silip süpürür. Bahsettiğimiz fazlasıyla sıkılmış kız Lleseina ise ilk olarak birkaç bardak bir şey içer ve kredi kartını cebine koyar, her zamankilerden renkli küçük bir elbise, kalın opak çorap ve kısa siyah botlarını giyer ve basit bir çapraz takılan çanta takar, çıkar. Dairesinin anahtarını her zaman yaptığı gibi karşı komşusu olan yaşlı yazar kadına bırakıp sokağa çıkmıştı. Hani şu ilkokul çocuklarının okuduğu fantastik ejderhalı romanlar var ya; filmleri deli gibi gişe yapanlar hani, heh onların yazarıydı Bayan Bloom. Tatlı bir kadındı, her seferinde nezaketle anahtarını alır Lleseina’nın yapmacık gülümsemelerine, suratsızlığına ve saygısızlığına önem vermez her akşam ne yiyorsa bir tabak fazladan yaptırıp ona yollardı. Lleseina ise soğuk bir teşekkür cümlesi mırıldanır ve tabakları sudan geçirmeye bile tenezzül etmeden geri yollardı. Buraya, insanlara, yemeklere özellikle de sevimli yazar yaşlı kadınlara ve erkeklere bağlanmak, bu ülkeyi sevmek istemiyordu. Adım attığında çıkan metalik sesi sevdiğinde zincirli, tokalı ayakkabıları çok seviyordu. Ben buradayım diyordu o ayakkabılar. Ben buradayım. Yürüyorum ve siz bunu görüyor, duyuyorsunuz. İlgiyi severdi işte, sessiz olan ilgiyi. Yolda giderken insanların dikkatini çekmeyi severdi, popüler olmayı değil. Hava, ıhm birazdan yağmur yağacak gibi buhranlı ama bir o kadar da nemli. New York halkının bundan rahatsız olduğu belli ama buna nem mi diyorlar? Memleketinde böyle havalarda deyim yerindeyse bayram edilirdi. Şu sıralar aklını kurcalayan tek konu memleketiydi, her ne görse hatırlıyordu işte. Birden alışveriş yapma isteği ters çevrilmiş kum saatindeki kumlar gibi dökülüp kayboldu. Hem saat dokuzu biraz geçiyordu, mağazalar birkaç saate kapanacak demekti bu. Adımlarını yavaşlatıp sallana sallana yürümeye başladı. Bir şeyler içebilirdi ama bu kez bokunu çıkartamayacağı kadar nezih, ama inci kolyeli, günümüz gençliğinden, modadan şikâyetçi hanımefendilerin ve doların yükselişinden bahseden kravatları beyefendilerin olmayacağı kadar da rahat bir yere gitmek en mantıklısı olurdu. Bindiği taksinin şoförüne de böyle dedi, bu kez bir şeyler içebileceğim ama saçmalamayacağım kadar nezih, ama inci kolyeli, günümüz gençliğinden, modadan şikâyetçi hanımefendilerin ve doların yükselişinden bahseden kravatları beyefendilerin olmayacağı kadar da rahat bir yere. Adam ilk önce garip garip yüzüne baktı sanki bana en çok fiyat biçecek geneleve götür beni demiştim. Ki desem bile nolucak, sanki beni tanıyor garipsemesinin ne anlamı var ki. Akşam karısına anlatacaktı belli ki, aynanın üstünde duran çocuklarının fotoğrafını gururla okşamıştı çünkü Lleseina konuştuktan sonra. “Geldik hanımefendi. Umarım beğenirsiniz.” Kelimeleri adamın ağzına tıkayıp taksi ücretinin iki katı bir banknotu verip taksiden indi. İçeri başı yukarıda oldukça kendini beğenmiş bir giriş yaptı. Bar sandalyesine oturdu. Saatine baktı. On buçuk. Yarım saat daha bekler öyle bir şeyler ısmarlardı. Barmen ne istediğini sorunca yalan söyledi. Bir arkadaşını bekliyordu o gelene kadar bir şeyler istemeyecekti.
| |
| | | Jamié Estaign columbia i. sınıf
Mesaj Sayısı : 33 Kayıt tarihi : 23/01/12
| Konu: Geri: başlık buraya gelecek Cuma Ocak 27, 2012 5:26 pm | |
| Sık nefes alışverişlerin ardından alkol kokusu hat safhadaydı. Hayır, Jamié değil. Karşısında hiçte kibar olmayan bir tavırla dikilip, dik bakışlarla gözlerine bakan, orta sınıf mensubu görüntüye sahip adam. Güzel bir isimlendirme oldu. İç sesinin yankılanmasının ardından geçebilmek için kenara çekildi. O sırada bulunduğu mekanın koridorlarının ne kadarda dar olduğu hakkında bir eleştiri homurdanmış, Amerika da erkeklerin bayanlara öncelik verme kuralından haberdar olmadığı konusunu bir kenara itelemişti. Sarhoş olduğu her halinden belli olan adam, kendisinden her saniye daha çok uzaklaşarak yoluna devam ederken derin bir nefes aldı. Korktuğundan değil. Şu an için bela en son ihtiyaç duyduğu şeydi. Hiç kimseyle uğraşamayacak kadar yorgun hissediyordu. Yorgun ve bıkkın. Gece hayatının yorucu temposuna çok bile dayanmıştı. Gündüz dersler, gece eğlence derken vücudunun nasılda yıprandığını görmezden gelmişti. Çoğu sabah uyandığında, genelde derslerinin başlamasına yarım saat kala uyanırdı, uyanabilirdi, gözlerinin altında rahatsız edici torbalar ve mor hareler oluyordu. Derslerinde uyuklayıp kalmaması içinse plastik, çeşitli kutulardan renkli, minik haplar kullanmak zorunda kalıyordu. Elini kotunun cebine atıp yokladı. Bu sabah kullandığının buruşuk jelatinini hala atmadığını gördüğünde gülümsedi sakince. Koridorun kırmızı, loş ışığından rahatsız olarak ilerlemeye devam etti. Eh, zaten iğrenç bir şekilde insanların içinde yiyişmekten çekinmeyen çiftleri izlemeye pekte meraklı olduğu söylenemezdi. Adımları koridoru boydan boya kaplayan, kırçıllı halıda sona ulaştığında az önceden aşina olduğu kaygan zemini hissetti ayaklarının altında. Çoğu alkollü insanın arasında temkinle ilerliyordu. Biri onu burada görse ne cevap verebileceğini kendisi bile bilmiyordu. Neyse ki kendisinin de davetli olduğu ve gitmekte en ufak istek hissetmediği partideydi herkes. Bar taburelerine doğru yöneldiğinde kimse tarafından görülmeyeceğinden emindi neredeyse. İstediği yere ulaştığında tezgahtan destek aldı, her iki eliyle. Vücudunu yukarı kaldırıp, poposunu taburenin oturağına bıraktı yavaşça. Barmene işveyle gülümsedi, ufak bir alışkanlık. “Bir New York Times, lütfen. Fazla buz olmazsa ve garnitür olarak portakal kullanılırsa sevinirim.” Keyifsiz ruh halinin sesine yansımamasından memnun olmuştu. Barmen onaylayan bir hareketle kokteylini hazırlamaya döndüğünde sağına ve soluna baktı bir kez. Yanına oturduğu kişileri merak etmişti. İstemsizce, sağına bir kere daha döndü. Yanında oturduğu kıza oldukça aşinaydı bakışları. Birkaç dersleri ortaktı. Ve ortak alanları olan bahçede çoğu kez karşılaştıkları söylenebilirdi. Henüz fazla konuşmuşlukları olmasa da iyi bir başlangıç için kötü bir zaman sayılmazdı. Kokteylini hazırlayan barmenden, kıza çevirdi bakışlarını. “Merhaba.” Pozitif olması için uğraştığı ses tonuyla, küçük tebessümünü bir araya getirmişti. “Lleseina, öyle değil mi?” Diğer bir alışkanlıkla saçlarını geriye atıp, düzeltti sağ eliyle. “Çoğunlukla karşılaşıyoruz. Ama sohbet etmek için hiç vaktimiz olmadı sanırım.” Saydam bir bardak ve kenarında portakal dilimiyle kendisine dönen barmene gülümseyerek teşekkür etti. Ellerini bardağının etrafına dolamış Lleseina ile kurduğu göz temasını gülümseyerek sürdürüyordu. Kendisinin canı sıkkınsa insanlara ne? Kimseyi dengesiz ruh hali yüzünden sıkmaktan hiç mi hiç hoşlanmazdı. | |
| | | Lleseina Carreño Martinéz columbia i. sınıf
Mesaj Sayısı : 27 Kayıt tarihi : 26/01/12 Nerden : Kolombiya
| Konu: Geri: başlık buraya gelecek Cuma Ocak 27, 2012 7:39 pm | |
| Ensesine vuran esintiyle arkasında döndü Lleseina, topuk seslerinden kadın olduğunu anlamıştı, rahatladı. Karşı cinsten biri olsun istemiyordu yanında oturan, onu bu ülkeye bağlayacak hiçbir şey... Bundan bahsetmiştik zaten. Etrafı incelemek değil kafasını çevirmek bile istemiyordu. İnsanlar görmek, onlar hakkında her zaman yaptığı gibi kafa patlatmak istemiyordu. Onlar için hikayeler yazmak, hayatlarını ya da çok sıkılınca yataktaki hallerini düşünmek istemiyordu. Bir yere kadar eğlenceli olsa da bir yerden sonra insanlara kartal bakışlarıyla bakıp, göz hapsine alıyordu karşısındakini. Merhaba dedi bir ses, ince ama tok bir sesti bu. “Lleseina, öyle değil mi?”Kafasını çevirmeden nasıl biri olduğunu tahmin etmeye çalıştı. Kumral uzun boylu ve... “Çoğunlukla karşılaşıyoruz. Ama sohbet etmek için hiç vaktimiz olmadı sanırım.” Kafasını yavaşça çevirdi, dişlerini göstererek gülümseyemezdi sadece tebessüm etmiş gibi duruyordu ama gerçekten mutlulukla gülmüştü aslında. Bahçede, bazen derslerde çoğunlukla koridorda görüyordu kızı. Oldukça çekici bir yürüyüşü ve her erkeği etkileyebilecek bir gülümsemesi vardı. Lleseina hiç böyle şeylerden anlamazdı. O insanları yönetmeyi, korkutmayı ve etkilemeyi bilirdi ama asla çekici gelmiş olamazdı erkeklere."Evet sık karşılaşıyoruz. Lleseina. Sen de... Biliyorum, isim listesinde görmüştüm adını ama nasıl okunuyor bilmiyorum. Jemy gibi mi?" Amma çok kelime kullandın aptal. Ne kadar az konuşursa o kadar iyiydi oysa. Hiçbir kelime ağzından İngilizce gibi çıkmıyordu. Kızın gözlerine baktı gülümseyerek, dalıp gitmemek için zor duruyordu gibiydi belki de yalnızca Lleseina kendine gizem arıyordu. İlginç bir arkadaş gibi. "Daha yirmi dakikam var sonra umarım bana içecek bir şey... taf... tavsi... tavsiye edebilirsin. Kusura bakma. Sevimli bir ifade takınıp gülümsemeyi sürdürdü. Saçlarını kulağının arkasına attı, utanınca hep bunu yapardı. Kendini küçük bir kız gibi hissediyordu. Parkta oyun arkadaşı bulup, sonra da utangaçlığı yüzünden hep başkalarına kaptırırdı. Kimse Iıı, şey, aaaa. diye geveleyen biriyle kum havuzunda bebeklere ev yapmak istemezdi. Okulda da aynı şeyi yaşıyordu ne zaman biriyle tanışsa daha hoşsohbet biri kapıyordu onu. Avları hep yanlıştı zaten. ek yapabildiği para harcamak olan kızlar hep daha parlak şeyleri severdi ne de olsa. Lleseina burada parlak değildi ya. Bir süre rol yapmak zorundaydı ve bu öyle küçük düşürücüydü ki onun için. Parlakmış gibi. Ama aslında buraya özgü bir parlaklığı yoktu. Ona göre kararlı olmak, özgüvenli olmak burada ışıldatmazdı insanı. İnsanlara yapmayı en çok sevdiği şeyin bungee jumping olduğunu çünkü adrenalini sevdiğini söylüyordu. Bu kızın kendisini anlayacağını düşünmüş elinden kaçırmamak için çok fazla kelime kullanmaya başlamıştı. | |
| | | Jamié Estaign columbia i. sınıf
Mesaj Sayısı : 33 Kayıt tarihi : 23/01/12
| Konu: Geri: başlık buraya gelecek C.tesi Ocak 28, 2012 1:36 pm | |
| Sebepsiz gülümsemesi, kızın değişik aksanıyla genişliyordu her kelimeyle. Öyle ki kız konuşmasını bitirip, nefes alabilmek için soluklandığında kendine engel olamayıp kıkırdadığı bile söylenebilirdi. Tuhaf bir ses kaçmıştı dudaklarından. Tiz, içten olmayan neşe belirtisi. Bardağını sıkıca kavrayıp dudaklarına yaklaştırdı. Portakal diliminin olmadığı kenarından, küçük bir yudum aldı kokteylinden. Ekşimsi sıvı tat alma duyusunu geçip boğazında aşağıya kayarken yüzünü ekşitti istemeden. Bardağı yavaşça tekrar eski yerine koydu. Hafif ıslanmış dudaklarını aralamadan önce bir süre düşünmesi gerekmişti. İsminin doğru telaffuzundan başlamalıydı ilk olarak. “Jamii. Yani doğrusu. Ama sence de fazla erkeksi değil mi? Eh, erkek ismi olduğu düşünülürse pek ironik sayılmasa gerek.” Ailesinin isteğini karşılayıp, dünyaya erkek olarak gelememenin hüznünü hissetti bir an içinde. Cinsiyeti yüzünden fazla sevildiği söylenemezdi. Her zaman arka planda kalmıştı. Ve artık buna alışmış olması büyük çaresizlikti kız için. Geniş ailelerinin diğer fertleri erkek çocuklara sahipti. Jamié hep kuzenlerinin gölgesinde kalmaktan şikayetçi değildi aslında. Sorumluluk sahibi biride değildi zaten. Fakat arada sırada görmediği ilgisizlik rahatsız ediyordu kızı. Duygularını en yoğun hissettiği dönemlerde tadabildiği tek his yalnızlık oluyordu. Düşüncelerini yanındaki kıza yansıtmamak adına gülümsedi bir kez daha. Hüzün yorucuydu. Ve insanlara gülümseyip, neşeyle kıkırdarken hep melankolinin tutsağıydı Jamié. İyi bir oyuncuydu. Oyunculuk okumalıydım. Bunu yapmasına gerek bile yoktu, gözlerinizin içine bakarak kirpiklerini bir an olsun kırpıştırmadan yalan söyleyebilecek kadar ustaydı. Her gün, sorulduğunda, iyi olduğunu söylerken hep yaptığı şeydi. Nasıl olmasın! “Ceymi, daha kibar sanki. Genellikle bunu tercih ediyorum. Ya da sadece J. desende olur, keyfine kalmış.” Dudaklarını aniden aralamasına kendiside şaşırmıştı. Poposunu oynatarak huzursuzca kıpırdandı taburesinde. Kızın az önce söylediği zaman diliminden pek bir şey anlamamıştı. Yirmi dakika sonra ne olacağı hakkında en ufak fikri yoktu. “Yirmi dakika sonra?” Gülümsemediğini fark etti birden. İfadesinin içindeki burukluğu yansıtmasından korkarak samimi olmayan bir tebessüm yaydı suratına. Yanlış anlaşılmak istemiyordu. Lleseina, surat asmasının nedeninin kendisi olduğunu sanabilirdi. Bu en son isteyeceği şeydi. Bardağından bir yudum aldı, bir yudum ve bir yudum daha. İçindeki renkli sıvıyı neredeyse şimdiden yarıya indirmişti. “Neyse, boşver.” Bir şey söyleme zorunluluğu hissederken söyleyebilecek hiçbir şey bulamıyordu. Hiçbir kelime, sıcak, içten değildi bu gece. Jamié için. “New York’u sevmiyorum.” Uçuşan, saçma betimlemelerden özensizce, seçti birini. “Cırtlak renklerin kullanıldığı, karışık bir tablo gibi. Göz yorucu.” Kurduğu cümle elbette ki mecazi anlamdaydı. Lleseina’nın yüzüne sakince bakarak kızın üzerinde oluşturduğu etkiyi anlamaya çalıştı. Beceriksiz olduğunda sesli, derin bir nefes almakla yetindi sadece. “Affedersin. Bu gece kokteyllere biraz daha fazla alkol koyuyorlar sanırım.” | |
| | | Lleseina Carreño Martinéz columbia i. sınıf
Mesaj Sayısı : 27 Kayıt tarihi : 26/01/12 Nerden : Kolombiya
| Konu: Geri: başlık buraya gelecek C.tesi Ocak 28, 2012 3:17 pm | |
| Kızın yanında kasım kasım kasıldığını fark etmesi çok da zor olmamıştı. Sıkıldığı şey kendisi miydi yoksa ortam mıydı hiçbir fikri yoktu ama zorla gülümseyip olmadığı biri gibi davranmak istemiyordu daha fazla. “Erkeksi olan daha hoş bence.” Dedi. Jamié, birkaç kez kıkırdamıştı komik konuşması ve pek de düzgün olmayan grameri yüzünden olmalıydı. Normalde sinirlenirdi ama bu kez hoşuna gitmişti. En azından diğerleri gibi dalga geçer gibi yapmamıştı bunu. Evet komikti, inkar etmiyordu, isteyen dalga geçebilir. Lleseina gülümseyip kibarlık yaparak berbat bir gece geçirip sıkıntısına sıkıntı katmış bir şekilde evine dönüp ağlamak istemiyordu. Söyleyecek bir şey bulamayınca telefonun ekranından kendini incelemeye başladı. Göz makyajı şimdiden dağılmıştı ya da en başından becerememişti. Yirmi dakika derken ne demek istediğini sormuştu kız yüzsüzce cevaplamadı onu. Nedense ağzını açıp da açıklama yapmak dünyanın en zor işi gibi geliyordu ona şimdi. Kız iyice surat asmaya, bıkkın davranmaya başlamışken birden konuşmaya başladı: “New York’u sevmiyorum.” Sonra New York’un içinde yarattığı duyguları yansıtan bir benzetmeyle devam etti konuşmasına. Cırtlak renklerin kullanıldığı karışık bir tablo gibi. Göz yorucu. Bir tablo olsaydı bu şehir çok fazla bakamazdı bir insan, tabloya., bir şarkı olsaydı başlat tuşuyla sonraki şarkı tuşu arasında çok zaman geçirmezdi kimse, eğer bir heykel olsa yer altında yaşadığına inanılan o şeytanlar gibi çirkin, içi dışına çıkmış olurdu. Jamié söylediklerinden utandığından olmalı ki suçu masum kokteyldeki minik alkol oranına attı. Lleseina hafifçe gülümsedi bu duruma. Kızla ortak bir noktaları vardı ve bunu kullanmak istiyordu. “New York’tan nefret ediyorum. Bayağı bir tiyatro oyunu gibi her şey. Çok karışık, çok tutarsız ve çok… Seyircileri umursamıyor.” Barmenden kendisi için bir kokteyl hazırlamasını söyledi, alkol oranı birazcık fazla olsun hadi beni şaşırt. “Bi fikrim var. Kasılmayı bırakalım kendimiz olalım. Ne dersin?” Saçlarını omzunda toplayıp poposuyla sandalyeyi hareket ettirip kıza döndü kararlı bir hareketle elini uzattı: “Lleseina Carreño Martinéz. Bu ülkeden ve buradaki hayatımdan nefret ediyorum. Gülümseyemeyecek kadar da mutsuzum şu an.”Saçma gülümsemesini silip ciddi bir ifade takındı, kendini en rahat hissettiği ifade yani. Bunun iyi bir başlangıç olduğuna inanıyordu. Ya Jamié, kendisinin deli olduğunu sanıp yüzünü buruşturarak gidecekti ya da güzel bir sohbetle tüm gece boyunca burada oturacaklardı. Hangisi daha iyi bilmiyordu ama herkese buradan ne kadar nefret ettiğini söylemek istiyordu. Dünyanın en güzel şehirlerine bile nefret duyabilecek kadar gerçek evine özlem duyuyordu. Delicesine aşık olduğu ve yalnızlıkta boğulduğu ama asla şimdiki kadar ölü olmadığı ülkesine dönmeliydi. Eskisi gibi serseri Llesina olmak en büyük arzusuyken burada hanımefendi olmuştu. Yani eski haline göre ‘hanımefendi’. | |
| | | | başlık buraya gelecek | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |