Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 one way or another, i'm gonna find ya'

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jordan de Vielmond
rudolf steiner iv. sınıf
rudolf steiner iv. sınıf
Jordan de Vielmond


Mesaj Sayısı : 232
Kayıt tarihi : 18/01/12

one way or another, i'm gonna find ya' Empty
MesajKonu: one way or another, i'm gonna find ya'   one way or another, i'm gonna find ya' EmptySalı Ocak 24, 2012 10:52 pm



ramona & jordan







"Bir başkasıyla öpüştüğünü düşünmek sinirimi bozuyor." Kaçıncı kez tekrarladığından emin değildi, umrunda olduğunu da pek söyleyemezdi. Mona'nın davranışları hakkında ne düşündüğünü çok nadir dile getirirdi ama bu defa sessiz kalması sonuca da katlanmasını gerektiriyordu... "O halde beni senin bulman gerekecek..." Kızın göz kamaştırıcı gülümsemesi bir anlığına nefesini kestiği için susması gerekti. Evet, diye düşündü. Haklı, onu önce benim bulmam gerekecek.


Balo salonunun batı yakasını son bir kez daha taradıktan sonra, kendi etrafında bir tur attı genç adam. Ramona'dan hiç bir iz yoktu. Şu an birileriyle dans edebileceğine dair sinir bozucu bir fikri aklına soktuğunda iç sesi tekrar döndü arkasına topuklarının üzerinde. Dans pistinin tamamı görüş alanı dahilindeydi bulunduğu noktadan. Aptal aptal kıkırdayan birkaç kız dışında kimseyi göremedi. Homurdandı, gece henüz yeni başlamış da olsa, sabrı çoktan sınıra dayanmıştı.



"Saatlerdir seni arıyorum hangi cehennemdesin?" Tanıdık sesi duyduktan birkaç saniye sonra omzuna geniş bir el kondu. Başını çevirmedi, kısa süre önce eline geçen kadehten sakince bir yudum aldı. "Sen olduğunu biliyorum Jordan kostümleri beraber aldık." Kuzenine dönüp bakmadan güldü. "Kandırabilirim sanmıştım."


"Ama kandıramadın... Prensesi arama çalışmaları nasıl gidiyor?"


"İyi değil, henüz herhangi bir ipucuna ulaştığımı söyleyemem. Ama bulacağım." Tarian aksi taktirde olacaklarla ilgili bir şaka yaparken yüzünü buruşturmakla yetindi genç adam. Evet yoksa ne olacağını biliyordu. Basit bir öpücüğün sorun çıkaramayacağının da farkındaydı. Hem, kendisi Mona'yla gizliden gizliye görüşürken defalarca Mary'yle öpüşmüştü. Bu durumda yüksek ihtimalle şahit bile olamayacağı o ödülün varlığını bu kadar takması pek de mantıklı sayılmazdı.



Koyu kırmızı veya her ne haltsa rengi elbisesinin eteklerini ayakkabılarının topuğuyla farkında olmadan çiğneyen bir kız yanından geçerken hayret ettiğini kabullenmesi gerekiyordu. Boy, yürüyüş, saçlar... Pek dikkatli olmayan biri onun Mona olduğunu dahi iddia edebilrdi... Jordan değil, elbette. Fakat kızın hafifçe kambur yürüdüğünü görecek kadar uzun süre incelemişti balodaki herkesi. Ne kadar ayrıntı görmeye çalışırsa, o kadar çok bakması gerekmişti. Tarian kolunu dürttü ve başıyla kızı gösterdi, çocuğa döndüğünde sadece yarısı belli olan suratının hatları buna rağmen keskin bir şekilde okunuyordu, hayır o Ramona değil.



Zorla gelmişti, Mona elindeki "birini öpeceğim" kozunu kullandıkça bu aptal maskeyi takmaktan başka çaresi kalmamıştı elbette. Partilerin, özellikle şu an içinde bulunduğu partinin gereksizliğine şüphe yoktu. Sinirleri bozulmaya başlamıştı. Kırk iki dakikadır sabit, aynı noktadan çevresine bakınıyordu. Yeniden dolaşmak için bir adım attığında saatlerdir oturuyormuş da ayaklanmış gibi hissetti...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ramona V. Lindström
rudolf steiner iv. sınıf
rudolf steiner iv. sınıf
Ramona V. Lindström


Mesaj Sayısı : 162
Kayıt tarihi : 16/01/12

one way or another, i'm gonna find ya' Empty
MesajKonu: Geri: one way or another, i'm gonna find ya'   one way or another, i'm gonna find ya' EmptyÇarş. Ocak 25, 2012 11:23 pm






En yakın arkadaşı korsesinin iplerini son kez sıktığından dudaklarının arasından hafif bir inilti çıktı. Sanırım nefes alamıyorum. Bu kadar sıkı korseleri daha önce sadece iki kez takmıştı, ortaokuldaki okul müzikali için. O zaman bu kadar rahatsız etmemişti, niyeyse. "Memelerin fışkırdı Mona." Göğüsleri. Evet, baskıdan dolayı onlar da ağrıyordu. 7. sınıfta bu kadar rahatsız etmemiş olmasının sebebi bu olabilirdi tabii. Dalgınca kendisi yerine aynanın altın rengi, özenle şekillendirilmiş çerçevesine bakarken kısık müzik onu gülümsetti. "...When you kiss me, heaven sighs, and though i slose my eyes i see la vie en rose..." Çerçevenin ışıltısından gözlerini alarak kendi görüntüsüne bakmaya başladı, kusursuz. Nora'ya dönerek güldü, "Jordan beni bulamazsa onu öldüreceğim." Tekrar aynaya baktı, güzel olmuştu, çok güzel.


Elindeki kadehten ufak yudumlar alırken gülümsüyordu. Henüz balo konseptine uygun olmayan bir embesili görmemişti, görürse de ölümüne dalga geçecekti. Bu kesinlikle bir baloydu. Şu sıradan partilerden değil. Valsler falan olacaktı, anlıyor musunuz? Ama sıkılmıştı, Nora'yı bir yerden sonra kaybetmişti ve gözleri onu tarıyordu, bir de Jordan'ı. Gerçi önceden görürse ödülü kapacak kişi yine o olmayacaktı. Tam bir dansı isteyen, hakkını kaybeder. Birçok insanın bu baloyu aptalca bulduğunu biliyordu. Oysa o, bundan zevk alıyordu. Korsesine alışmıştı, kabarık etekler ve maskelerle şu an her taraf mükemmel gözüküyordu. Evet, kendisi hala yeni milenyumda yaşamıyordu. Hep eskiyi istemişti zaten. Maskesinin kenarındaki tüylere eli gitti, düzeltti. Gözleriyle Nora'yı arıyordu ama kuzgun saçlı kızdan hiçbir iz yok gibiydi. Yalnız kalmıştı ve her şeyden memnun olsa da sıkılmaya başlıyordu. Tamam, pek yalnız değil. Elbette etrafında hep erkekler ya da kızlar -birileri oluyordu. Dans teklifleri, sohbet etme çalışmaları... Kibirli biriydi evet, yakınları dışında diğer insanlarla iletişim kurmayı sevmiyordu, kim benim seviyemde ki? Gözüne o uzun siyah saçlar ve gümüş işlemeli lacivert bir elbise çarptı, bingo. Elbisesinin eteklerini tutarak kalabalığı yardı, Nora'nın yanına geldiğinde parmağıyla omzundan dürttü kızı. "Nora, benim. Hangimizin gerçek Mona olduğunu unuttun dimi?" Söylemişti ama hatırlamasını beklemiyordu. O da öyle biriydi işte. Kız gülümseyerek ona döndü, karşılık olarak kendisi de ışıltılı bir gülümseme kondurdu yüzüne. "Jordan'ı gördün mü?"

"Hayır."


"Görsen bile Nora, hiçbir şey söylemiyorsun, tamam mı?"
Karşılık olarak aldığı onaylama hareketine bir daha gülümsedi. Eğer onu bulacaksa kendisi bulmalıydı, hileyle değil. Jordan'ın bu olaydan nefret ettiğini biliyordu, evde sevişmeyi ya da PES oynamayı falan tercih ederdi, zaten şu öpme meselesi olmasa geleceğini sanmıyordu bile. Gerçi gelmese kırılırdı. Ama burdalardı işte, yani öyle umuyordu. Gelmediyse onu öldürürüm. Playlist'i kendi hazırlamıştı, bu yüzden çalan müziğin bir şeylerin başlangıcı olduğunu biliyordu. Her dansta, yeni bir Mona daha ortaya çıkıyordu, ve bu da ikinci danstı. Nora'nın yanağına bir öpücük kondurdu, "Gitmeliyim." Burada daha önce de bulunmuştu, salonun farklı bir tarafına giderse eşleri farklı olacaktı ve daha eğlenceli olacaktı elbette. Dans etmeye başlayan kalabalığı geçmek bu sefer pek zor olmuyordu, Monalardan birini gördüğü andaysa topuklarının üstünde farklı bir tarafa döndü, salonun en köşesindeki kolonlardan birine doğru yürürken birinin elbisesine bastığını hissetti. İçinden bir öfke dalgası yükseliyordu ama bu kadar basit bir şeyi takmamalıydı tabii, elbisenin kuyruğu vardı ve buna alışık olmayan kimi öküzler için basmamak çok zordu. Kolonun oradaki masaya doğru ilerlerken, siyah maskeli bir çocuk elini tutup dans teklif ettiğinde, o ışıltılı gülümsemesiyle “Elbette.” Cevabı verdi ve kendini çocuğun uzun kollarına bıraktı. Ah, o kollar Jordan’ın olsaydı ama onun vals yapamayacağını adı gibi biliyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jordan de Vielmond
rudolf steiner iv. sınıf
rudolf steiner iv. sınıf
Jordan de Vielmond


Mesaj Sayısı : 232
Kayıt tarihi : 18/01/12

one way or another, i'm gonna find ya' Empty
MesajKonu: Geri: one way or another, i'm gonna find ya'   one way or another, i'm gonna find ya' EmptyCuma Ocak 27, 2012 11:47 pm



Mona'yla görüş ayrılığına düşmekten nefret ediyordu ama burası, burası fazlasıyla boktan bir yerdi. İnsanların kıyafetleri, davranışları, hiç biri tanıdık değildi, içip coşanlar buraya ait görünmüyordu. Ortam fazlasıyla gösterişli ve yapaydı. Yemek masalarının oradan bir sandalye çekti ve duvara dayadı. Elinde tuttuğu bardağın içinde dans eden sıvıya bakınca boş bir sırıtma yayıldı yüzüne. Evet, Ramona her şeyi doğru planlamıştı ama para ve rüşvet, içkileri dağıtanların içindeki günümüz tüccarını ortaya çıkarıyordu. Aksi taktirde kimsenin karşısında dikilen sarışın kız gibi votka vişne içmesine imkan yoktu; Viktoryan dönemlerinde asaletin ön planda olduğu gerçeği düşünüldüğünde elbette...

"Çok eğleniyor gibisin."

Az önce kısa bir süre gözüne takılan sarışın onun hemen önünde duruyordu şu an. Jordan oturduğu için ve yüksek ihtimalle kızın ayağındakiler biraz yüksek olduğu için; ona yukarıdan bakan kızın yüzünün yarısı maskesinin ardına saklıydı. Sırıtan dudaklarının dışında, siyah tüyden başka bir şey görünmüyordu. "Kesinlikle eğleniyorum." Bir başka sandalye alıp yanına geçti kız, onunla birlikte çevrelerindeki simaları taramaya başladı. Okuldan iki kızın birbirlerini beceriksizce öpmeye çalışmasına şahit olurken şen bir kahkaha yükseldi genç adamdan. Elbette kızların lezbo deneyimlerine şahit olmak, çekici bir şeydi ama bu; şu ikisinin komik olmadığını göstermezdi. Boylarına bakılırsa henüz ufaklardı, liseye bile gitmiyor olabilirlerdi... Burada ne işleri olduğunu düşündü Jordan, kısa bir süre sonra unutmuştu. Gözlerini kendisine dikmiş olan kıza bakıyordu; "Ne oldu?"

"Madem çok eğleniyorsun, neden takılacak kimsen yok?" Gülümsedi, yalnız kalmayı tercih ettiğini iddia edebilirdi, elbette. En mantıklı cevap bu olurdu çünkü. Fakat geldiğinden beri çaresizce kız arkadaşını aradığını kabullenmek, ürkütücü sayılırdı. Yersiz bir çabanın peşinde koştuğunu da bu sayede fark etti, yaptığı şey takıntılı olduğunun kanıtıydı... Daha rahat karşılayabilmeliydi olayları, Mona istediğiyle dans etsin, kimi öptüğüyse hiç umrumda değil. İç sesi beyninin boş duvarlarından sekip yankı yaptığında söylediğinin yalan olduğunu biliyordu. Kendini avutuyordu doğrusu, kıskandığını kabul edemezdi. Ederse, kendisinin itici bulduğu saplantı haline bürünmüş olduğunu da itiraf etmesi gerekirdi. Kesinlikle öyle değil.

"Biraz hava almak ister misin?" Omuz silkti, olur diye mırıldandı, mekanın sesini düşününce, dudak oynattı daha doğrusu. Biraz hava alıp beynini dinlendirdiğinde, Mona'yı aramaya dönebilirdi, gözüne kestirdiğinde de yakın takibe alırdı, gecenin sonuna kadar takip ederdi ve bam! Saat on ikiyi göstermeden prens kraliçesinin karşısına sunardı kendini. Balo salonunun iyi bir peyzaj mimarının eseri olduğunu haykıran bahçesinde sarışının arkasından ilerlerken, kız bir anda durdu. Jordan hemen arkasından ilerlediği için kendini ona çarpmadan kontrol edip durdurması, hafif zor olmuş olabilirdi... Birazcık. "Hava çok güzel değil mi?" Başını salladı. Ne soğuk ne sıcak, hafif bir rüzgarın olduğu rahat bir geceydi. "Biliyor musun, pek konuşmasan da senden hoşlandım." Boş bakışlarla kıza baktı bir süre, teşekkür mü etmeliydi? Kız ona doğru bir adım attı, Jordan'ın yüz ifadesinden bir şey kestirmek güçtü fakat gerçekte, kıza hoşçakal diyip gitmemek için kendini zor tuttuğu onu yakından tanıyan biri için aşikardı. Kız tam olarak birkaç santim önünde durdu, başını dudaklarını aynı hizaya getirmek için hafifçe kaldığında içinde bulunduğu konumu nihayet algıladı genç.

"Gitmem gerek, kız arkadaşımı bulmalıyım."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ramona V. Lindström
rudolf steiner iv. sınıf
rudolf steiner iv. sınıf
Ramona V. Lindström


Mesaj Sayısı : 162
Kayıt tarihi : 16/01/12

one way or another, i'm gonna find ya' Empty
MesajKonu: Geri: one way or another, i'm gonna find ya'   one way or another, i'm gonna find ya' EmptyPaz Ocak 29, 2012 3:13 pm



Kaçıncı şarkı olduğunu bilmiyordu. Karşısındaki uzun boylu çocuğun kaçıncı partneri olduğunu bilmiyordu. Zaman kavramını kaybetmişti; ve şu anki her şey başta olduğundan farklıydı. Partiyi düzenlerken bunun dahiyane bir fikir olduğunu düşünmüştü, kabarık etekler, maskeler, kimliği belirsiz yabancılar, kimle olduğunu bilmemenin o heyecanı... İnsanlar bunu anlasaydı, temaya uygun davransaydı tabii ki güzel olabilirdi. Mavi gözlerini partnerinden çekip etrafı incelemeye başladı. Doğu yönündeki masalarda oturan kız. Altın rengi sandalyeye kolunu yaslamış, bir elinde şarap bardağı, bacak bacak üstüne atmıştı. Gülüyordu, aptal bir şekilde gülüyordu. Fahişeye benzemişti, elbisesi bile uygun değildi. Ah, Tanrı'm. Başını çevirdi. Şimdi de kolonlara yaslanmış o üç çocuk. Küçük oldukları belliydi, biri cebinden beceriksizce sarılmış bir sigara çıkarttı. Gerizekalı. Aynı sarmayı üçü falan tüttürecekti herhalde. Yani, kim burda böyle bir şey yapardı ki? Sadece embesiller. Hepsinden nefret ediyordu. Hepsinden. Muhteşem fikrini almışlar, ayaklarının altında çamurla kaplayarak ezmişler ve işini bitirmişlerdi. Bu partinin asalet dolu olması gerekiyordu, fahişeler ve embesillerle işgal edilmiş değil.


Çocuğa tekrar döndü, kötü bir şekilde gülümsedi. Şu ana kadar kimsenin onu tanıyamamış olması şaşırtıcıydı. Yani, maske falan var evet ama, o oydu sonuçta. Çocuk Mona'yı kendine biraz daha yakınlaştırdı, vücut hatlarını hissetmesi imkansızdı tabii. Ama amacı buydu, belli. Hiç profesyonel olmayan bir şekilde göğüslerine bakıyordu, Mona'nın bunu fark ettiğini bilmiyordu elbette. Bakışlarını gözlerine çevirmeye çalışarak "Adın ne prenses?" dedi. Güldü. O kötü kraliçe gülüşü. "Bayanların gözlerine bakmayı bilmelisin. Ayrıca ben Ramona." Çocuğun yüzündeki şok ifadesi ona zevk verdi, hem de çok. Fare okup peyniri kaptığını falan sanıyordu herhalde. Kollarından kendini çekti, başka bir bedene bıraktı kendini.


Ve başka biri, başka biri, başka biri daha. Başı dönmeye başlamıştı, kulakları gürültüden uğulduyordu, ayaklarını hissetmemeye başlamıştı, ve bam. Gerizekalı çocuk onun o güzel ayaklarını eziyordu şimdi, hırçınca ittirerek geri çekildi. Sıkılmıştı, bu balo parti karışımı şeyin sahibi kendisi olsa da onun olmaktan çıkmıştı zaten, boka dönmüştü her şey. Kenardaki sandalyelerin birine oturdu, iskemleye yasladı gövdesini, korsesinin sıktığının acısını yeniden duyumsamaya başlamıştı. İstediği hiçbir şey olmuyordu şu an, ve tekrarlıyorum, herkesten nefret ediyordu buradaki. Nora'yı bir daha görmemişti, Jordan'ın nerde olduğuna dair bir fikri yoktu, Sidonia ve Joella'yla bugün konuşmamıştı bile. Bir umut, Tarian'ı görseydi bari. Sadece tanıdık biri. Tek istediği buydu. Ve eve gidip, Jordan'a sarılarak uyumak, ya da sevişmek, bunlardan biri işte. Aslında dengesizliği sağolsun bir anda o kadar karamsar bir haldeydi ki, Jordan olmasa bile olurdu, sadece burdan gitmek istiyordu. Saçmalama Mona. Bir dakika, yanlış hayır. Sevgilisini bu iğrenç yerde bırakmayacaktı. Hayır, kesinlikle bırakmayacaktı. Bu bencilliğin yanı sıra başka bir şey de olurdu. Şu an adını hatırlamadığı bir şey. Jordan muhtemelen, hayır kesinlikle, sadece Mona için gelmişti, gece sonunda onunla olmak için. Yüzüne ufak bir gülümseme yerleşti. Parti kendi partisi olabilirdi ama bu umrunda değildi, o gece sonunu neden biraz daha erkene almasındı ki? Bu düşünce bir anda çok mantıklı gelmeye başladı, gülümsemesini kendine sakladı ve sandalyeye hafifçe tutunarak ayağa kalktı. Jordan'ı bulmalıydı, eve giderlerdi, yatarlardı. Neyse ne. Ana fikir sevgilisini bulmaktı işte.



Ayakta biraz dikildikten sonra hareket edebilecek noktaya geldiği düşündü. Kenarlardan gidiyordu, burada insan kalabalığı azdı zaten, Jordan'ın da ortalara gideceğini sanmıyordu. Dışarıya çıkmadıysa buralarda olmalıydı, kalabalıktan şimdiye kadar çoktan bıkmıştır yani, az insan olan yerlerde durması mantıklıydı. Biraz ilerleyince, tanıdık o siyah kıvır kıvır saçları gördü, bu kadar yakın olmalarına şaşırdı. Bir sandalyede oturuyordu az önceki kendisi gibi, ama o kadar mutsuzdu ve özlemişti ki, onu aramadığı için kızmayacaktı. Zaten niye kızayım ki, onu zorlayan benim. Ona doğru yürüdü, bir an karşısına oturup maskeyi çıkarmayı düşünse de, bu burdaki herkesin onu tanıyacağı anlamına gelirdi. Ve maske kuralını parti sahibinin bozması pek anlaşılabilecek bir şey değildi, zaten herkes tanırdı ve partiden kaçması imkansız olurdu. Adımlarını yavaşlattı. Aklına bir fikir gelmişti, gülümsedi tekrardan. Elbisesinin kabarık eteğinin yanında kesik gibi bir bölüm de vardı, orayı biraz açarsa bacağı seksi bir şekilde gözüküyordu. Amacı sadece biraz modernlik katmaktı; ama şu an bu Jordan'ın onu takip etmesini sağlayacaktı. Çocuğa yaklaştı, o kısa anı yakalayacaktı, ve bam.



Önünden yavaşça geçerken, başını ona doğru çevirdi, gözlerinin tam içine baktı ve tanıdık Mona gülümsemesinden yaptı, Jordan için çok tanıdık olan yani. İşte tam bu anda da, eteğin o açık kısmını eliyle biraz daha açtı, bacağı en yukarılara kadar gözüküyordu şimdi. O parlak anda Jordan'ın onu tanıdığını biliyordu, adımlarını hızlandırdı ve başını önüne döndürdü. Ekmeği atmıştı, şimdi tek işi kuşun gelmesini beklemekti.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jordan de Vielmond
rudolf steiner iv. sınıf
rudolf steiner iv. sınıf
Jordan de Vielmond


Mesaj Sayısı : 232
Kayıt tarihi : 18/01/12

one way or another, i'm gonna find ya' Empty
MesajKonu: Geri: one way or another, i'm gonna find ya'   one way or another, i'm gonna find ya' EmptyPaz Ocak 29, 2012 4:45 pm



Çimenlerin dibindeki floresanların fazla ışıkları yüzünden gözleri kamaştı. Ellerindeki kadehe ilk defa görmüşler gibi hayran hayran bakarken kenarlara yaslanan iki veleti iterek ana kapıdan içeri daldı. Hareketleri ağırlaşmıştı, geçen her saniye buranın abartılı gösterişinin üzerine bindiğini hissediyordu. Sıkılmıştı, fazlasıyla. Kaçıp gitmek fikri yine sızdı aklına, her düşündüğünde bir parça daha fazla mantıklı geliyordu. Ceketinin iç cebinden telefonunu çıkardı. Roxanne’e Mona’nın yerini soran bir mesaj attığından beri, yirmi sekiz dakika geçmişti. O sarışın tarafından neredeyse öpüldüğünden bu yana da sadece otuz altı dakika, yirmi yedi saniye. Sinirleri bozulmuştu, sayı saymakta aradı çareyi. Mona’yı bulamayacağına kanaat getirdikten sonra. Burada kalsa bile, onu başkası öpecekti. Düşününce, boş yere burada kalmasına gerek yoktu… Var mıydı? Ramona asla bilmezdi, saat on ikilere kadar seni bekledim sevgilim. Birkaç defa özür diledi mi, tamam işte... Kızın ona fazla sinirli kalamayacağını umuyordu. Aksi takdirdeyse bir iki hediye alır, cömertiğini esirgemez ve yeniden Ramona’nın kalbini kazanırdı…


Yemek ve bekleme salonları arasındaki yolu açan büyük kemerli geçidin tam altında beklerken, katlı elbisesi ince topuklu ayakkabıları tarafından ezilen bir kız dengesini kaybedip Jordan’ın üzerine yığıldı. “Çok üzgünüm, sahiden, böyle olsun istemedim. Ben…” Kıza baktı ve gülmemek için kendini zor tuttu genç adam. Yaşça küçük olduğu belliydi kızın, ayakkabılarının üzerinde duramadığı da en az bunun kadar aşikârdı. Alaycı yorumlarını kızdan uzak tutmak için uğraştı. Henüz hiçbir şey duymamış olmasına rağmen pespembe kesilmişti kızın yanakları, yüzünü ilk defa incelediğinde neden maskesi olmadığını düşündü. “Kraliçe partisinde herkesin saat on ikiye kadar maske takmasını istemiyor muydu?” Kız hafifçe tebessüm etti. Jordan’ın kolunu sıkarak destek aldı, yeniden dimdik ayaktaydı. Sağa sola sallanıyor olması dışında yeterince dik, yani… Yeri gösterdi. “Rica etsem uzatabilir misiniz?” Kaşlarını çattı, efendim? Ayaklarının dibinde duran maskeyi anca o zaman fark etti, çömeldi; “İşte.”


Geçen her saniye iç sesi daha fazla saçmalıyordu. İçtiği son kadehin ardından gözlerini kapadı kendini dinlendirmek için, kendini bir hayvanat bahçesinde buldu… Mona’yı gördü sonra peşinden koştu. İçi dolu bir odaya girdi onun peşinden. Kızın izini kaybetti. Bir aslan, iki kaplan, üç çita, dört zebra… Hayvanlar dik dik ona bakıyordu şimdi. Anlık rüyasından uyandı. Yine Manhattan’ın kendine öz hayvanat bahçesine geri dönmüştü… Gözleri tavandaki resimlere kaydı, bunların kendilerine özgü bir isimleri vardı öyle değil mi? Bir melek, iki şu onların çaldığı zımbırtı, üç bulut… Vakit geçirmenin milyon farklı yolunu denemişti. Şu an odada sayabildiği kadarıyla, pembe elbise giyen yirmi sekiz kaliteli fahişe bulunuyordu. İlk içkisini içip bir kadehle kafayı bulan on üç erkek çocuğu… Ve Mona’ya benzeyen dört kız. Kafası bulanmıştı, yorulmuştu. Tüm gece bir şeylerin peşinde koşmuş, sonra içmiş ve sonra aramaya devam etmişti. Yeniden iş başı yapmak için ayağa kalktı fakat birden, aramaktan gerçekten bıktığını algıladı. Mona’yı artık aramak, istemiyordu. Geri oturdu. Hareketin aniliği yüzünden gözü yeniden karardı, başı döndü. Elleri arasına aldı başını, yere eğildi. Kusacak gibiydi, sarhoş değildi ama bayılacak gibi hissediyordu. Enerjisi tükenmişti…



Kendine geldiğinde görüş hizasına giren bir kızın üzerine toplandı gencin tüm dikkati. Geçerken çocuğa baktı kız. Saçları ışık altında parlıyordu, kafasındaki topuzun dışında bırakılan birkaç kusursuz bukle omuzlarından aşağı süzülüyordu… Gözleri buluştuğunda gülümsedi kız. Jordan’ın bakışları dudaklara kısa bir süre dokundu, ani bir heyecanla ayaklandı çocuk. Kız önüne döndü, elbisesinin yırtmacına gitti düzgün elleri, gencin kalbi otuz saniye öncesine göre daha hızlı atmaya başladı… Kızı tanıyordu. O kısa süre içinde gözlerini kamaştıran gülümsemesi fazlasıyla tanıdıktı. Lisede geçirdiği üç yılın üçünde de milyon defa nefesini dar etmişti o gülümseme Jordan’a. Öne doğru bir adım attı, kızın kolunu tutup kendine çevirmeye yeltendi fakat sarışın anlık bir hızlanma ve aralarına giren birkaç davetli yardımıyla aralarındaki mesafeyi büyüttü.



Kovalamacanın ne kadar sürdüğünü bilmiyordu. Tek bildiği kızın arada arkasına attığı kışkırtıcı bakışların dakikalar önce son damlasına kadar tükenmiş olan hedefe ulaşma arzusunu yenilediğiydi… Altından geçtikleri ikinci avizenin birkaç metre sonrasında kız sola saptı. Topuklarının üzerinde döndü ve peşinden biraz daha koştu. Koridora sapamadan önünü kesti. Kolunu duvara yasladı. “Mona?”


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ramona V. Lindström
rudolf steiner iv. sınıf
rudolf steiner iv. sınıf
Ramona V. Lindström


Mesaj Sayısı : 162
Kayıt tarihi : 16/01/12

one way or another, i'm gonna find ya' Empty
MesajKonu: Geri: one way or another, i'm gonna find ya'   one way or another, i'm gonna find ya' EmptyÇarş. Şub. 01, 2012 1:15 am



Hızlı hızlı yürürken bazen arkasına dönüp attığı kaçamak bakışların Jordan'ı daha heveslendirdiğini biliyordu, bu kovalamaca uzun sürmeyecekti. Işıldayan avizeler altından geçerken koridor sonlandı ve sola döndü, Jordan'ın arkasından geleceğini bilerek. Muhtemelen burada yakalayacaktı prensesini, kurtarıcısı olarak. Şu an aldığı zevki partide kalsa alamayacağı kesindi. O böyle oyunları seviyordu, kovalanmayı, ilgi çekmeyi, birinin onu istemesini seviyordu. Tabii ki Jordan sadece bu amaçları için kullandığı kişilerden değildi, onu seviyordu, ona aşıktı. Ama şu an gerçekten çok eğleniyordu, bir köşeden daha dönecekken sevgilisi önünü kesti, kolunu duvara yaslahyıp onun adını söylediğinde Mona'nın yüzünde o gülümseme vardı yine. Jordan'ın çok sevdiği gülümseme. Mavi gözleriyle etrafı kontrol ettikten sonra sevgilisinin yarı kapalı yüzünü inceledi, maskeyi çıkarmayı düşündü bir an ama bunun yerine çok sevdiği saçlarından tutup kendine doğru bastırdı, dudağına bıraktığı şehvetli öpücüğün tadı çok güzeldi. Çocuk elbette geri çekilmeye yeltenmedi, onun Mona olduğunu çoktan anlamıştı.


Başını geri çekti, narin elleriyle kendi maskesinin kurdelesini yavaşça çözdükten sonra o el yapımı, güzel maskeyi umursamazca yere attı. "Selam sevgilim. Beni özledin mi?" Genç adamın gülümsemesi göz alıcıydı, bu sırıtışına bayılıyordu. Onun da maskesini yere attıktan sonra hafifçe ittirdi, korse zaten sıkıyordu, ve bu kadar yakındayken nefes alması fazla zorlaşmıştı. "Kaçıyor muyuz prenses?" dedi sevgilisi, Mona'ysa şuh bir kahkaha atmakla yetindi. Sıcak ve büyük ellerini tuttu, eteğini arkadan sürüyerek ilerlerken onları çıkışa götürecek çıkışa saptı, dışarıya çıktıklarında hafifçe ürperse de içerideki boğucu ortamdan kurtulduğuna memnundu. Jordan her zaman yaptığı gibi kolunu monaya dolayıp kendine çekti yine, bunu yapmasını seviyordu. Başını yaslarken eliyle bir hareket yaparak taksiyi durdurdu, Jordan'ın tekrar elini tutarak taksiye doğru çekiştirdi.


Elbisesinin eteğini toplayıp binebildiğinde sevgilisi de yanına geçti, ona yaslandı. Jordan ona nereye gittiklerini sordu, burda hangi eve gidiyoruz demek istediğini biliyordu. Balo salonu Mona'lara daha yakındı, hem sabah bir de o elbiseyi giymekle uğraşmak istemiyordu. Ne yapacakları belliydi zaten, bu düşünceye karşılık kırmızı ruj sürülmüş dudaklarıyla gülümsedi, sırıttı denebilir hatta. Onlara garip bakışlar atan taksiye parasını verip yeniden soğuk sokağa çıktıklarında üşümüyordu, Jordan onu yeterince ısıtıyordu. Şimdi tek istediği şey o korseden kurtulmak ve- neyse. Biliyorsunuz zaten.


Gazetelikteki o saklı yedek anahtarı alırken Jordan'ın arkasında sırıttığını hissediyordu. Kapıyı açtığında başını çevirip sırıtmasına masum bir bakışla karşılık verdiğinde sevgilisinin güleceğini biliyordu.

"Bana borçlu sayılırsın prenses."

"Peki sevgilim, bu borcu nasıl ödeyeceğim?" Çocuğun sırıtışı derinleşti, ellerini belinde hissederken sırtını duvara yasladı, başını hafifçe kaldırıp öpüşüne karşılık verdiğinde mutluydu, ve o lanet olası partiden kaçtığına bu kadar sevineceğini bilmiyordu.


SON
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
one way or another, i'm gonna find ya'
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» you and i are gonna live forever,,
» u'r gonna surrender urself 2 me in da end

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: 009. :: Geçmiş-
Buraya geçin: