oh food

Kafenin dışından baktığı hazır yiyecekler henüz çıkmıştı. Sabahın bu erken saatlerinde Anais midesi bulana bulana onlara bakıyordu. İçeri girip sadece su aldıktan sonra garip olmasın diye bir sandviç aldı. Fakat sandviçe bakmamaya çalıştı. Bir kez daha baksa kusabilirdi. Bir masaya oturup suyunu içerken içeriye kızıl saçlı bir kız girip karşısına oturunca şaşırıp kaldı. "Pardon, sahipsiz misin? Sahibin yoksa hayvan koruma merkezine yollayayım. Hayvan gibi oturdun masam, oturabilirsin dedim mi?" dedi ve kızın kalkmasını bekledi.

Ellerini ovuştururken üzerindeki ucuz elbisenin onu ısıtmadığı kanısına varmış bir polar geçirmişti. Yine de kendisini çok soğuk hissediyordu. Açlıktan ölebilirdi. Tatilden yeni gelmiş ve tüm parasını ota vermiş. Fas'ta ise eğlencenin dibine vurmakla beraber hiç yıkanacak su bulamamıştı. Şimdi ise kalan parasıyla evine dönmüş, ailesine bir selam verip dışarı çıkmıştı. Fakat parasını harcadı diye ailesi para vermemişti ve açlıktan ne yapacağını bilmiyordu. Yolda yürürken kafeye bakan sarışın ve tanıdık olmayan bir kızın yemeklere attığı iğrenç bakışı gördü. Belki ondan borç para alabilirdi. Nasıl olsa şu kasabada tanımadığı tek insandı ve diğerlerinden ala ala bir hal olmuştu. Kıza doğru ilerlerken kafeye giren kızı dışarıdan izledi. Kız iğrenmesine rağmen yiyecek almıştı. Mini ne yapacağını biliyordu. İçeri girdiği gibi oturdu. Kızın alaycı sözlerine aldırmadı. "Sandviçi yemeyeceksen versene" dedi.

Kıza keskin bakışlarla baktıktan sonra düşündü. Önündeki yemeğe iğrenerek bakacağına Kıza verebilirdi. Bu sayede garip gözükmekten kurtulabilirdi. Yemeği ona doğru uzatırken meraklı gözlerle onu süzdü. Oldukça pis gözüküyordu. Aynı zamanda öylede kokuyordu. Genç kız burnunu tutarken kızı süzmeye devam etti. Saçlarının rengini içten içe kıskandı. Kıza soru sormaya hazırlanırken bir yudum su içti. "sende kimsin? Kasabaya sirk falan mı geldi acaba?" dedi. kıza sinsi bakış atarken onun üzülmesini ve gitmesini bekledi. Fakat Kız bunun aksine hafifçe gülümseyip cevap verdi.

"Asıl ucube gösterisi sen değil misin? Yemek yemiyorsun ya hani. Ahah, bak kızım bana lafların işlemez sadece yemek için geldim gördüğün gibi param yok. Borç alacaktım ama daha iyi bir fırsattın." dedi. Sandviçten büyük lokmalar alarak midesine indirdi. Karnı biraz daha doyarken ağzı dolu halde suyu işaret etti. Karşısındaki sarışın kız somurtarak kafasını sallayınca kızın suyundan da içti. "Söyle bakalım yeni misin buralarda? Ben Minerva ama herkes Mini der." dedikten sonra kocaman bir parça alıp sandviçi bitirdi.

Kızın cevabını duyunca başını aşağıya eğdi. Bu hastalığın onun fit olmasını sağlamasının yanı sıra kolay hastalanmasına ve sürekli bunun için hastaneye gitmesine sebep oluyordu. Üzüntülü bakışlar ardından kızın yiyişini görünce midesi bulandı ve kafasını çevirmek zorunda kaldı. Kız ikinci sorusunu sorunca normale döndü. "Yeni taşındım ben İngiltere'den. Anais bende." dedi. Kız ise şimdi Anais'in suyundan da içiyor ve hiçbir tiksinme duymuyordu. Genel olarak Anais'in tam tersiydi.

"Peki Anais, yeni geldin ama henüz nereleri gördün? Kimlerle tanıştın? Eminim Rox'u öğrenmişsindir. Sonra partileri görmüşsündür fakat bu güzelim kasabanın en ferah ve canlı yerlerine gitmemişsindir." dedi. Yemeğini bitirince büyük bir rahatlama ile arkasına yaslandı. Daha sonra Anais'e baktı."Buranın bahçesinde otursak? Çünkü sigara içmem gerekiyor." dediğinde bu görüşü kabul eden Anais ile birlikte kafenin arkalarına doğru ilerlediler. Mini çantasının kopuk kolunu diğerine bağlamaya çalışırken kafenin arkasında saklı bahçeye girmişlerdi bile. Burası içeriden daha ağır bir yerdi. Gençler fazla, sigara dumanı aşırıydı.

Mini tamamiyle doğruydu söyledikleri hakkında. Anais sadece partilere gitmiş ve Rox'u öğrenmişti. Bu kasabada parti evinden parti evine gitmekten başka pek bir yere gitmemişti. Alışverişe bir kere uğramıştı o kadar. Şimdi Mini onu bahçeye doğru sürüklerken düşündü. Kulağını hafifçe kaşıyıp saçlarını arkasına aldıktan sonra gözlerini kısmak durumunda kaldı. Aşırı sigara dumanından dolayı eğer açık hava olmasaydı göz gözü görmezdi. Anais Mini'nin arşısına oturduktan sonra cevabını vermek için boğazını temizledi. "Açıkçası doğruydu her söylediğin. Bu kasabada partiden partiye gitmekten başka bir şey yapmadım. Ya sen? Bu dedikodulu partili kasabada nasıl bu kadar rahat dolaşıp bu kadar eğlenip bir de bu kadar yer biliyorsun? Kendine güvenin çok. Bendeki güvenden çok karakterik özelliklerim hadi ben yırrtım diyelim. Ya sen?" dedi. Mini sigarasını yakıp büyük bir zevkle üflerken bir sigaraa ona uzatınca çekinmeden aldı.

Sigarasını yakıp büyük bir zevkle içerken bir sigarada karşısındakine uzattı. Kendi sigarasını küllüğe koyarken sözüne başladı. "Ben buranın bayağı eskisiyim. Alışkınım? Aşırı umursamazım? Bilmiyorum ama buranın "who's the popular girl in town?"* olmasına karşı çıkan biriydim. Şimdi ise umrumda değil, istediğim yere gidip gezip okul zamanı derslerime çalışan bir gencim işte. " dedi. Sigarasından bir fırt daha alırken Anais'in sigarasını yaktı. Kirli saçlarının arasından parmaklarını geçirmeye tırsan Mini, şöyle bir baktı."Bana bir kahve ısmarlasan mı?" dedi ve garsonu çağırdı. Sohbet uzun sürecek gibi gözüküyordu.

Açıkça görülüyordu, aklı olan herken bu kızıl saçlı kız ile Anais'in tam zıt olduğunu anlardı. Anais bu tarz kız kapışmalarını keyifle seyrederken bu kız zamanında nefret ediyormuş. Şimdi ise umursamaz yalnız takılan bir kız.
Anais gelen garsona kahve söyledikten sonra karşısındaki kıza bir kere daha baktı. "Bak Mini, böyle hoş takılıyorsun ama gün gelir o sevmediğin kızlara muhtaç olursun. Çok zıt kutuplarız seninle ama yine de şu anda seninle yakınlaşmaya çalışıyorum. Bence sen de böyle yapmalısın." dedi ve gelen kahvelerden bir tanesini alıp büyük bir yudum aldığından dilini yaktı.

Gelen kahvesinden bir yudum aldıktan sonra masaya koydu. "Onlara muhtaç olup yağcılık yapacağıma kendimi asarım daha iyi. En azından yalandan sevmiyorum kimseyi. " dedi. Karşısındaki kızı çok farklı zannetmişti, belki de arkadaş olurlar diye düşünmüştü fakat diğerlerinden bir farkı yoktu."Sen çok safsın herhalde. Ben de öyleydim ve bak şimdi hamile kaldım." dedi. Anais'in tepki vermesini bekledi.

Ağzını kocaman açtı. Gözlerine, kulaklarına inanamıyordu. Naasıl daha önce fark etmemişti. Şaşkınlıktan küçük dilini yutsa yeriydi."İnanamıyorum! Ve sen sigara içiyorsun he. Yani bir de o kızlara laf diyordun al işte." dedi. Mini'ye iyice baktı. Karnı çekilmiş bir haldeydi, nasıl hamile olabilirdi ki. Daha sonra jeton düştü!
"Ve evet, şu an beni oynattın dimi? Kusura bakma tatlım saf olabilirim ama zekamdan ödün vermiyorum en azından." dediyse de bile içeride bir yerlerde utancından suratı kızarmıştı.

Olayı çakmış olan kıza bakıp kahkaha atmaktan az kalsın sigara dumanı yüzünden boğulacaktı. Bir iki kere öksüürdükten sonra konuştu. "Arkadaşlarını doğru seçmeye bak sen. Bu insanlara olan güveninle hemen alırlar paçanı aşağıya. Dikkat et kendine, kahve için sağol ama gideyim yoksa bu pis kokuyla zaten dışarı atılacağım. " dedi. Çantasını aldıktan sonra kıza hafif bir gülümsedi ve bahçeden kafe alanına geçti. Garsonun pis bakışlarına aldırmamaya çalışarak ilerledi ve kafeden ayrıldı. Bugün yeni biriyle tanışmaktan öte karnını doyurbilmişti. Şimdi sıra temiz olmaktaydı.

Kızın lafları bir nevi ağır gelmişti. Kendini salak hissederken Mini ona veda edip kafeden ayrılmıştı. Anais ise kendisi ile baş başa kalmış düşüncelere dalmıştı. Sahi bu kadar güveniyor, inanıyor muydu herkese? Bu kadar mı saftı? Yoksa karşısındaki kız mı hiç sevgi görmemişti. Belki de Anais abisinin ölümünden sonra saflaşmıştı. Ya da daha önceden daha fazla saftı. Bilmiyor, bilemiyordu. Bu düşünceler yeni aklına yerleşmiş olmasına rağmen bir an önce kurtulmak istiyordu bunlardan. Sinirli sinirli etrafa baktıktan sonra garsondan hesap istedi. Hesabı ödeyip eşyalarını toparladıktan sonra sigara dumanı yuvasını terk edip kafe bölümünden bir şişe su satın alıp kafeyi de terk etti. Gözleri ise sessiz ve sakin bir yer arıyordu şimdi düşünmek için.