Amelia Bryssa Johnson rudolf steiner iv. sınıf
Mesaj Sayısı : 22 Kayıt tarihi : 23/01/12
| Konu: amelia. Cuma Ocak 27, 2012 11:50 am | |
| Ad-Soyad: Amelia Bryssa Johnson Kişisel Özellikler: Kibirli ve çalışkan bir kız. Çevresi tarafından tanınıp partilerden çıkmasa da, evde oturup patlamış mısır yemeyi her zaman sevmiştir. Kitap okumaktan hoşlanan, kültürlü ve bilgili biridir. Sevdiği kişileri çok sever, ama nefret ettiği kişilerden de bir o kadar nefret eder. Her zaman mantığıyla hareket eden Amelia, sevdiği derste en iyi, sevmediği derste ise paçasını kurtaracak kadar düzgün olmaya dikkat eder. Ayrıca İspanyol asıllıdır. Bu yüzden arada sırada İspanyolca kelimeler kullanır. Eğlenceli bir tiptir fakat morali bozuk olduğunda hiçbir şey onu güldüremez. Sinirlendiği anda hemen parlayan biridir, kendine hakim olamaz. Fazlalaşan sinirini, argo kelimeler kullanarak bastırmaktadır. Sanal dünyanın da partilerin de yıldızı sayılır; aslında o, dikkat çekmeye çalışmadığı hâlde dikkat çekenlerden. Ama dikkat çekmekten hoşlanmadığını kimse söylemiyor. Örnek RPG: - Spoiler:
Sabah erkenden uyanmak kötüdür, perdeleriniz beyazdır, ışığı geçirir, ilk ışıklarla uyanırsınız. En kötüsü de, uyanınca bir daha uyuyamazsınız. Eğer erken uyanırsanız uykusuz kalırsınız ve bu da gözlerinizin şişmesine sebep olur. Tabii bunların hiçbiri Amelia'nın umrunda değildi, çünkü dış görünüşünü önemsemiyordu. Nasılsa öyle görünmek istiyordu. Doğal olmak istiyordu. Makyaj yapmazdı, artık hiç yapmayacaktı. Tek bildiği şey oje sürmekti. Ojeleri çok seviyordu. İnsanların hakkında ne düşündüğünü önemsemeden, onların tabiri ile "deli" gibi tırnaklarına rengarenk ojeler sürüyordu. Her tırnağına farklı renk. Ayak tırnakları da böyleydi.
Cüppe almaya gidilecekti. Son dakikada alınan bir karar ile, babası otel odasında üvey annesi ile buluşup fantezi yapacak diye, Amelia cüppe dükkanına tek başına gidecekti. Üstüne en sevdiği elbise olan askılı, dar ve beline tam oturan mavi elbisesini giydi. Boyu diz kapağının biraz üstündeydi. Çok güzel olmuştu. Ayağına düz, mavi babetlerini giydi. Uzun askılı, mavi, örgü çantasını aldı. Şimdi bir bulut gibi görünüyordu. Saçını mavi tokası ile tepeden topladı ve dışarı çıktı.
Hava rüzgârlıydı. Amelia evden çıkmadan önce harika bir kahvaltı yapmıştı ve bunu kendisi hazırlamıştı. Bu yüzden karnı toktu. Kahvaltısını üvey annesi hazırladığı zaman asla doymuyordu. Beceriksiz fahişe, diye düşündü Amelia. Hızlı adımlarla yürüdü ve kafasındaki düşünceler ile boğuşurken ayaklarının onu cüppe dükkanına götürdüğünü fark etmedi bile. Kapının önüne gelmişti. Yavaş, fakat kuvvetli bir hareket ile kapıyı açtı. İçeri girdiğinde yakışıklı olduğunu düşündüğü, sarı saçlı çocuk satıcı adama bağırıyordu. Amelia onun fazlasıyla ukala olduğunu düşündü. Dikkat çekmeye çalışıyordu. Kendini göstermek istiyordu. Amelia böyle insanlardan nefret ederdi. "Rezalet, bunu kesinlikle beğenmedim. Söylesenize, sizin hiç adamakıllı cüppeniz yok mu?!" Kendini beğenmiş bir edayla kapıdan içeri giren Amelia'ya baktı. Amelia ona acır gibiydi daha çok. Aşağılarcasına baktı. Sebebini anlayamadığı hâlde, bu hareket çocuğun hoşuna gitmişti. Gülümsedi. Amelia kafasını çevirdi ve kafasının içinden harika bir şarkı geçiyordu: Welcome to a new kind of tension, all across the alien nation, everything isn't meant to be okay...
Cüppelere bakıyordu. O sırada şu aptal çocuğun söylediği aptal cümleyi duydu: "Biraz da diğer modellere bakacağım, siz kendi işinize dönün lütfen." Amelia istemsiz bir şekilde güldü, böyle aptalca bir cümleyi öyle bir çocuğun bilerek söyleyeceğini adı gibi biliyordu. Çocuğun kendisine doğru geldiğini gördü, fakat çocuk olduğu yerde duruverdi. Amelia kendisini süzdüğünü farkındaydı ve bu cidden sinir bozucuydu. Kafasını kaldırdığında çocukla göz göze geldi. Tam da bu sırada onun göz renginin de mavi olduğunu fark etti. İlgilenmemeye çalıştı. Eline aldığı cüppeyi incelerken yine o sesi duydu: "Bence o sana yakışmaz, çuval giymiş bir kediye benzersin, yine de fazla sevimlisin." Amelia çocuğa sinir olmaya başlamıştı. Gözlerini devirip ona baktı. Gerçekten bu iş sinir bozucu olmaya başlamıştı. Amelia çocuğu inceledi, daha doğrusu onu süzdü, en azından çocuğun böyle düşünmesini istiyordu. Bu hareket "Sen kendini ne zannediyorsun?" anlamı vermeliydi. Tam da o anlamı verir gibi çocuğa baktı. Giydiği gömlek kol kaslarını belli ediyordu, hoş bir fiziği vardı. Amelia bunlarla ilgilenmemesi gerektiğini hatırlattı ve gayet sakin bir şekilde, cüppeleri karıştırıp işine devam ederek cevap verdi: "Ben çuval giymiş kedi gibi görünürsem istemeden dikkat çekerim, ama sen bu cümleyi söyleyerek istemli bir şekilde dikkat çekmeye çalışıyorsun, bu kesin." Bu atışmalar Amelia'nın hoşuna gitmişti. Çocuğun suratındaki ifade Amelia'yı daha da tatmin etti, kullandığı cümle çok yerindeydi.
***
İnsan sinir olduğu birine ilgi duyabilir miydi? Amelia'da böyle bir durum vardı ve böyle bir şeyle ilk defa karşılaşıyordu. İlk defa gördüğü birine hem sinir olup hem nasıl ilgi duyardı? Nasıl olur da bu kadar hızlı gerçekleşirdi böyle bir şey? Çocuk itici davranıyor, fakat bir şekilde kişiyi kendine çekiyordu. Amelia bunu çocuğa belli etmemeye karar verdi. Çocuk gömleğini aşağı doğru çekiştirdi, bu söyleyecek bir şey bulamadığı anlamına geliyordu. Amelia isterik bir gülümseme takındı kendi kendine. Tam da bu sırada çocuk ona cevap verdi: "Ravenclaw'lı olduğun belli. Asıl merak ettiğim, nasıl orada olduğun..." Amelia şöyle bir durdu. Bu tarz bir cevap beklemiyor gibiydi. Yine de onun bunu fark etmemesi için büyük bir çaba gösterdi ve ona tekrar aynı bakışı yaptı. O aşağılar bakışı.
Nasıl oluyordu da bu çocuk o kadar lafı işittikten sonra şu ukalalığa devam edebiliyordu? Çocuğun hareketlerini tek tek incelemeye koyuldu Amelia. Sol eli ile sağ kolunu tutuyordu, eli dirseğinin biraz üzerindeydi. Çocuk sırıttı. Amelia'nın ağır bir laf edemeyeceğini fark etmiş olmalıydı, çünkü böyle bir sorudan sonra ağır bir laf etseydi sahiden fazla klişe kaçardı. Fazla sinir bozucusun sen, neden o lanet olası çeneni kapatıp yanımdan uzaklaşmıyorsun?! Amelia en sonuna basit, ama etkili bir cevap verme kararı aldı. Söyleyeceklerini birkaç saniye içinde kafasında toparladı ve kelimeler dudaklarından döküldü: "Tahminin doğru. Fakat sen bu cümlelerle asla bir Ravenclaw öğrencisi olamazsın. Sen de bahsettiğin kadar zeki görünmüyorsun."
Çocuk bir an durdu. Amelia'ya uzun uzun baktı. Bu çocuk ukala görünmeye çalışıyor sadece, aslında öyle değil, diye düşündü Amelia. Nedenini çok merak etti. Sonra kendi kendine gülümsedi, çocuk bir odun olabilirdi, fakat yontulabilirdi de. Çocuk uzun süre baktı. Sonrasında o da gülümsedi ve Amelia birden gülümsemeyi kesti. Onun gülümsemesi hoşuna gitmemişti, çünkü bu onun yenilmediğini gösterirdi. Çocuk Amelia'nın tuttuğu cüppenin yanındaki cüppeyi aldı ve incelemeye başladı. Bir an kafasını aşağı doğru indirip kolunun altından Amelia'ya baktı. Göz göze geldiler. Çocuğun yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu. Amelia gözlerini kaçırdı, cüppeyle ilgileniyor gibi yaptı. Utanmıştı, başını aşağı eğdi. O sırada topladığı kahküllerin arasından bir tel gözlerinin önüne düştü. Çocuk doğruldu, Amelia'ya baktı ve konuştu: "Bazı insanlar tanımadıkları kişileri bile çözebilir tek bir bakışla. Sen onlardan olmalısın. Sorunun cevabını bildiğin hâlde neden merak ediyor gibi davranıyorsun?" Amelia bu cevaptan etkilenmiş gibiydi. Çocuk Amelia'nın gözlerinin içine baktı ve buruk bir şekilde gülümsedi. Amelia çok şaşırmıştı ve bunu gizleyemedi. Gözleri irileşti, birkaç defa art arda kırpıştırdı gözlerini. Ne diyeceğini bilemiyordu. Öylece kalmıştı. Gözlerini çocuğun gözlerine dikti. "Bu cevap ukalaca değildi yabancı. Beni şaşırtıyorsun. Söyle hadi, ne istiyorsun, neden beni etkilemeye çalışıyorsun?"
Çocuk Amelia'nın tepkisini çok doğal karşıladı, sanki onun bu tepkiyi vereceğini biliyordu, hatta bunu kendisi belirlemişti. Gayet sakin bir şekilde Amelia'yı incelemeye koyuldu. Saçlarına baktı, gözünün önüne düşen saç telini fark etti ve elini uzatarak saç teline doğru bir hamle yaptı. Amelia bir adım geri çekildi, çocuk fazla ileri gitmişti. Çocuk yere baktı, acı acı gülümsedi. Kesinlikle rol yapıyor, hiç kimse tanımadığı biri için bu kadar yoğun olamaz. Çocuk kafasını kaldırdı ve Amelia'ya bakarak cevap verdi: "Adım Edwin öncelikle. Edwin Paul Coelho. Seni etkilemeye çalışmıyorum, tek isteğim bir yürüyüş. Yemin ediyorum seni rahatsız etmeyeceğim. Bana adını söyle ve lütfen benimle gel. Karanlık Sahil'e. Şu saatlerde en uygun yer orası." Amelia donup kaldı. Çocuk onu etkilemeye devam ediyordu. Amelia sinirlenmeye başladı ve kafasını biraz daha yukarı kaldırarak çocuğa tepeden bakmaya çalıştı, onu küçümser gibi, "Bu ne cüret?" der gibi adeta. "Edwin, memnun oldum, ben de Amelia, Amelia Bryssa Johnson. Ancak seni üzeceğim için üzgünüm ki, seninle yürüyüşe falan gelmiyorum. Tanımadığım biri ile muhattap olacak değilim! İstersen pekâlâ tek başına gidebilirsin." Çocuk hayal kırıklığına uğramış gibiydi, boynunu eğdi. Kafasını tekrar kaldırıp Amelia'ya baktı. Gelmesini ister gibi baktı. Amelia daha çok sinirlendi. "Hadi artık Edwin, git buradan." Çocuk arkasını döndü, kapıya doğru ilerledi. Amelia arkasından baktı. Çocuk dükkandan dışarı çıkmıştı.
Not: Renklendirmelerde sıkıntı var. Ayrıca, HP sitesinde yaptığım bir RP'dir. Pek iyi sayılmaz...
| |
|
Roxanne wicked witch of the web
Mesaj Sayısı : 303 Kayıt tarihi : 16/01/12
| Konu: Geri: amelia. Cuma Ocak 27, 2012 11:50 am | |
| Amelia Bryssa Johnson, Rudolf Steiner IV. sınıf, şöhret puanı 20. New York'a hoş geldin! | |
|