|
| we all give the best. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Venuse McMillen brown ii. sınıf
Mesaj Sayısı : 65 Kayıt tarihi : 16/01/12
| Konu: we all give the best. Perş. Ocak 26, 2012 5:09 pm | |
| Çekik gözlü kızılın yaptığı bu şey, onun bütün eğlencesinin mahvolmasına yetmişti. Kıyafeti deriden yapıldığı için şarap üzerinden akıp gitmişti ama bütün bir parti boyunca şarap kokacaktı ki bu hiç hoş değildi. Biraz hava almak için dışarı çıktı, bütün sinirini kızın üzerine kusmamıştı. Zavallı Amy de onun peşinden gelmek istedi fakat Venuse yalnız kalmak istediğini söyledi, hem de ortada o kadar da büyük bir olay yokken. Topuklu ayakkabıylarıyla yere sertçe basıyordu, üzerine dökülen şaraba rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu, çoğu zaman davrandığı gibi. Bu partiye eğlenmek için gelmişti ama o ana kadar en sıradışı şey sakar bir Çinli'nin üzerine şarap dökmesiydi. Şapkasını kafasından çıkardı ve elinde çevirmeye başladı. O sırada baloya gelmeden önce düzleştirdiği saçları da rüzgardan uçuşuyordu, bir süre sonra bundan rahatsız oldu ve tekrar şapkasını kafasına taktı. Çantasını açtı, telefonuna gelen mesajlara bakabileceğini düşündü bu partiden hayır geleceği yoktu. O sırada Chico'dan gelen mesajlardan birini gördü. Zaten yeterince sinirliydi, bir de o anda Chico'nun neler yapıyor olabileceğini düşündü ve daha da sinirlendi. Gerçi hata Venuse'teydi, ilişkilerini serbest şekilde yaşamalarına katkıda o da bulunmuştu her ne kadar Venuse sadakatini korusa da Chico'nun pek koruduğu söylenemezdi. Venuse de genelde umursamıyordu, Chico'yu serbest bırakıyordu. Arkasını döndü ve tekrar Hammerstein'a girdi. O sırada öpüşen çiftleri görünce, daha fazla dayanamadı ve eline telefonunu aldı. Chico muhtemelen görmeyecekti ama yine de o şansını denemek istiyordu. "Nerelerdesin tatlısı, tuvaletin oraya gel de seni göreyim." Umudu olduğu söylenemezdi ama yine de herkesin içinde kös kös oturmaktansa tuvaletin orada kös kös otururdu. En azından bir amacı olurdu. Tek sorun tuvaletin yerini bilmiyor oluşuydu. Chico'yu tuvalete çağırmasının amacı apaçık belliydi. O da bu partiden zevk almak istiyordu ve genelde hiç ortaya çıkmayan kıskanç yanı ortaya çıkmıştı. Şapkasını çıkartıp saçlarını karıştırdıktan sonra yanından geçen bir görevli gördü. Yeşil gözleriyle adama bakarak onu durdurduktan sonra ağzını açtı, bir süre duraksadı. Muhtemelen içtikten sonra kendine daha fazla güvenecekti. Kız ne içeceğini düşünürken görevli hala onu bekliyordu. Tepsinin üzerinde duran sodayı aldıktan sonra bir dikişte içti ve yürümeye devam etti. O sırada hangi zekinin bu partide soda sipariş etmiş olabileceğini düşündü kendi kendine. Kafasını iki yana sallaya sallaya yürüdü. Öpüşen iki çifte nefretle baktı, sağ yumruğunu sıktı ve umursamaz bir tavırla erkek olanın omzuna dokundu. Şaşkınlıkla kendisine dönen ikisi mavi, ikisi kahverengi göze gülümseyerek baktı ve omuzlarını silkti. Bayan olanı gözlerini devirdi, erkek olan bayanın belini bırakınca kadın tuvaleti tarif etti. Venuse tatmin olmuş bir şekilde gülümseyerek anlamışcasına başını öne arkaya salladı ve tuvalete doğru ilerlemeye başladı. O kadar çok zaman kaybetmişti ki Chico gelmiş bile olabilirdi. Adımlarını hızlandırdı ve tuvaletin kapısına geldi. Belki çocuk erkekler tuvaletine girmiştir diye başını hafifçe erkekler tuvaletinden içeri uzattı, içeride kimsenin olmadığını anlayınca ofladı ve kızlar tuvaletine girdi. Belki o gelene kadar rujunu tazeleyebilirdi. Çantasını açtı, telefonunu tekrar kontrol etti. Cevap gelmemişti, elini bir süre yüzünde gezdirdi içi bunalmıştı. Telefonunu sert bir şekilde çantasının içine attıktan sonra kiraz tadındaki rujunu sürdü yavaşça dudağına. İnce dudaklarını büzdü ve aynada kendine baktı. Oldukça hoş görünüyordu, her zamanki gibi. O sırada dışarıdan gelen ayak sesleri duydu ve yüzüne bir gülümseme yerleşti. Elini bellerine koyarak yürümeye başladı. Kapıyı hafifçe araladı ve beklemediği şekilde, Chico oradaydı! Dudağını ısırdı ve Chico'yu kızlar tuvaletine aldı, siyah ceketinden hızlı bir hareketle çekerek. İçki kokuyordu, hem de çok fazla. Venuse bir an yüzünü buruşturdu ama tabi ki Chico'dan boş durmasını bekleyemezdi. Yine de içki hakkında birkaç şey mırıldandı, Chico'nun onu duyup duymadığındansa emin değildi. Hem onunla konuşmak istiyordu, hem de hemen istediği şeyi yapmak ve Chico bunun için tam da kıvamındaydı o anda. "Ne yaptın sen kendine?" dedi onu umursadığını belli etmek için. Çocuk o kadar dağılmıştı ki, zaten üzerindekiler giyilmiş de çıkarılmış gibiydi. Tamamen içki kokuyordu ve davranışları her zamankinden farklıydı. Chico'nun suratında gezdirdi ellerini, ardından avuçları içine aldı çocuğun yüzünü. Ondan başlangıç hareketini bekliyordu, onu gaza getirecek davranışlarda bulunarak.
| |
| | | Luciano Guilliani harvard i. sınıf
Mesaj Sayısı : 129 Kayıt tarihi : 23/01/12 Yaş : 32 Nerden : Italy.
| Konu: Geri: we all give the best. Perş. Ocak 26, 2012 6:19 pm | |
| Son shoot bardağını da kafasına diktiğinde, artık iki cm ötesindekileri bile seçemez duruma gelmişti Francisco; fakat neyse ki Edgard’ın hala yanında olduğuna emindi. Onu göremese de çıkardığı garip sesleri çok iyi duyuyordu. Yalnızca anlamakta zorluk çekiyordu; çünkü sanki Afrika dili tarzı saçma sapan bir şeyler söyleyip duruyor, insanlara sataşıyordu. Kesin olan bir şey varsa eğlendiğiydi. Edgard ile vakit geçirmek gerçekten en çok sevdiği şeylerden biriydi. O an Venuse’ün ne yaptığını merak ediverdi. Şimdiye kadar yanına gitmediği için sinirden patlamak üzere olmalıydı. Her ne kadar onu sıkmasa da ilgi beklediği inkar edilemezdi. Her kız gibi tatlı sözlerden, öpülmekten, kıskanılmaktan hoşlanırdı. Francisco ise sevgisini belli etmese de sevdiği insanları çok değerli bir taş gibi görür, kollardı. Venüse de bu değerli insanların en başında gelenlerdendi. İnsanlar haklarında ne kadar konuşsa, Venuse’e adil davranmadığını onu aldattığını falan söyleyip dursa da – ki bunlardan Venuse’ün de haberi olduğu için aldatma sayılmıyordu teknik olarak- Venuse’den asla vazgeçmezdi. Tam o sırada titreyen telefonu irkilerek bu düşüncelerinden uyanmasına sebep oldu. Bir süre cebine ulaşmaya çalışarak zaman geçirdikten sonra sonunda telefonunu çıkarmayı başardı. Sorun şu ki yazılan hiçbir şeyi net olarak göremiyordu. Hem deli gibi sarhoştu, hem de lenslerini ne yazık ki evde unutmuştu. “Mesajı oku!” dedi dudaklarını telefonuna yaklaştırarak. Akıllı bir telefona sahip olduğu için mutluydu. Mesaj Venuse’den geliyordu ve onu tuvaletlere çağırıyordu. “İyi insan lafının üzerine…” diye düşündü mesajı dinlerken. Ardından Edgard’a durumu izah edip yarım saat izin isteyerek, tuvaletlere doğru yalpalaya yalpalaya yürümeye başladı. Düşmemek için duvarlara tutunarak ilerliyordu. Kaç duble içmişti bilmiyordu, aslında şu an sayacak durumda bile değildi. Hızla insanlarla dolu salonu aşarak tuvaletlere ulaştı. Kimsenin olmaması büyük şanstı. Önce erkekler tuvaletine girerek saçını başını düzeltmeye karar verdi; fakat ilk adımını attığı anda kızlar tuvaletinden uzanan bir çift el ceketine yapıştı ve onu içeri çekiverdi. Venuse, hiç zaman kaybetmeden dudaklarını kendininkilere yapıştırdı. Yetişmek için Francisco’nun ayaklarına çıkmıştı ve düşmemek için hala ceketinden destek alıyordu. Sonra bir an geri çekilip sarhoşluğu hakkında bir şeyler söyledi. “Edgard bekliyor güzelim, işimizi hemen halledip gitmeliyim.” Diye kestirip atmakla yetindi Francisco’ysa bir yandan vişneli ruj ile kaplanmış dudaklarını yalarken. Deli gibi sarhoştu ve ne dediğinden haberi bile yoktu. Bu yüzden susması ve sadece işine bakması onun için en karlısıydı. Venuse’e yaklaşıp tekrar ayaklarına basmasını sağladı ve vişne tatlı dudaklarına yapışıverdi. Çok geçmeden kucağına alıp lavabo tezgahlarından birine oturttu sevgilisini be öpmeye devam etti. Oradan bembeyaz boynuna indi ve minik öpücükler kondurmaya başladı. Ortamın oldukça ısındığını hissederek Bdeminden beri kızın çekiştirdiği kırmızı ceketi yırtmadan önce çıkarıp kenara koydu. Bir an kafasını kaldırıp kızın hemen ardındaki aynadan kendini inceledi. Dağınık saçları ve kızarmış gözleri ile tam bir canavarı andırıyordu. Sonra düşüncesine uyarak kızım omzunu hafifçe ısırdı. Bu kadar ortada olmaktan rahatsız olacağını düşünerek kızı kucakladı ve boş tuvaletlerden birine girerek kapıyı ardından kilitledi. Bir yandan kendi kemerini çözüyor, diğer yandan kıza öpücükler kondurmaya devam ediyordu. Altında yalnızca boxerı kaldığında kızın eteğini sıvazladı ve sonra yemyeşil gözlerinin içine baktı. | |
| | | Venuse McMillen brown ii. sınıf
Mesaj Sayısı : 65 Kayıt tarihi : 16/01/12
| Konu: Geri: we all give the best. Cuma Ocak 27, 2012 2:17 pm | |
| Venuse artık partiye geldiğinden memnundu. Az önce geçirdiği sıkıcı dakikaların bütün acısını şimdi Chico'suyla çıkarıyordu. Kısa nefes alışverişleri ve inlemelerinin tuvaletin dışından duyulduğundan emindi. Kırmızı dudaklarını Chico'nun ince dudaklarından ayırdığında dili boş durmuyordu. Bir içeri bir dışarı soktuğu pembe dili, sağa sola doğru hareket etmeyi de ihmal etmiyordu. Kısa aralıklarla alıp verdiği derin nefesler, Francisco'nun gövdesinin sıkıştırdığı göğüslerinin inip kalkmasına sebep oluyordu. Boş tuvalet kabininde çıkardıkları sesler insanların orada neler olduğunu merak etmesine sebep olabilirdi ama şu anda Venuse'un umursadığı ve istediği tek şey Chico'ydu, o anda da istediğini en tutkulu şekilde alıyordu. Çocuğun kırmızı ceketinden sonra gömleğini de düğmelerinin iliklerini çözerek yavaş yavaş çıkartmıştı. Pantolonuna geldiğinde ise maalesef başlangıçtaki kadar sakin davranamamıştı, titreyen elleriyle çocuğun pantolonunu vahşice aşağıya çekmişti, Chico'nun kemerini kırmızı oje sürdüğü tırnaklarının bulunduğu uzun parmaklarıyla çekip aldıktan sonra. Çocuğun sadece boxerı kaldığında Venuse kahkahalar atarmışcasına saçma sapan surat ifadeleri yapmaya başladı, Chico eteğini sıvazladığında ise öpücüklerinin arasındaki gülümsemeyi saklayamaz duruma gelmişti. Beli bir o yana, bir bu yana giderken kız kendine hakim olamıyordu. Açık kahverengi saçları önüne gelip onu engellese de onun gözü zaten o anda hiçbir şey görmüyordu. Bunu daha önce de yapmış olmasına rağmen, ilk defa alkol almadan böylesine gözü kararmıştı, böylesine kendine hakim olamıyordu. Zümrüt yeşili gözlerini kısmıştı, bedeni ve dudakları sürekli hareket halindeydi. Chico'yu deliler gibi istiyordu, onun içinde olmak , tek vücut olmak , onun oluşunu hissetmek. Aslında öpüşmeleri o anda sevgi ifade etme yolundan çok, dudaklarıyla tartışmak gibiydi. İkisi de sert ve ateşlilerdi. Kızın alnından akan ter sırtına kadar geliyor ve oradan da Chico'nun elleriyle buluşuyordu. Chico sert ve güçlü elleriyle Venuse'ün tüm vücudunu ele geçirmek istercesine gezdiriyordu üzerinde. Dudaklarının ise baskıdan yandığını hissedebiliyordu Venuse. Uzun ve terden ıslanmış saçlarını boynunun arkasına ittirirken tek eliyle Chico'nun arkasına yaslanmasını sağlamıştı. Onu tatmin etmek istiyordu, zevkin doruklarına çıkarmak ve kendini unutulmaz yapmak istiyordu. Chico'nun halinden memnun olduğunun farkındaydı ama daha fazlası neden olmasın ki? Venuse kendinden geçmiş bir halde Chico'nun arzusu içinde boğulurken narin ellerini onun vücudu üzerinde kaydırıyordu. Chico'nun yaptığı fitness tarzı sporlar işe yaramış olacaktı, çocuk o kadar kaslıydı ki Venuse kaslarını sıkmaya doyamıyordu. Bir süre sonra uzun süre önce yapması gereken hareketi yapmaya karar verdi ve zayıf elini yavaşça çocuğun boxerının içine soktu. Tabi ondan önce kendi elbisesi de her ne kadar zor olursa olsun çıkmıştı, elbisesi parti konseptinin gerektirdiği kadar gösterişli ve abiye giyinmemiş olmasının yararını az önce görmüştü. Elleri Chico'nun boxerının içindeyken, tek elini çekti ve kendi sütyeniyle uğraşmaya başladı. Sütyeninin kopçasını çıkarmaya çalışırken Chico tüm vahşiliğiyle kızı duvara dayamıştı. Venuse, sağ elini sırtına götürerek tek bir hamleyle kopçayı açtı ve sütyenini çıkarması için onun hareketini beklemeye başladı. Chico ince dudaklarını kızın boynunda gezdirirken yavaşça, tam anlamıyla onu savunmasız bırakarak üzerinde kalan son gereksiz kumaç parçasını da çıkarıp fırlattı.
| |
| | | | we all give the best. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |