Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 who tells me baby better come back later next week.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Venuse McMillen
brown ii. sınıf
brown ii. sınıf
Venuse McMillen


Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 16/01/12

who tells me baby better come back later next week. Empty
MesajKonu: who tells me baby better come back later next week.   who tells me baby better come back later next week. EmptyÇarş. Ocak 25, 2012 3:14 pm

    Kırmızı topuklu ayakkabısının sağ tekini ayağına geçirirken bugün partinin ne kadar eğlenceli olacağını düşünüyordu. Kendisinden bir yaş küçük olsa da Ramona, sonuçta queendi ve her zaman için kraliçelerin partileri eğlenceli oluyordu. Davet de alınca, neden gitmemesi gerektiğini düşündü bir süre, cevap bulamadı doğal olarak. Birkaç gün en yakın arkadaşı Elly'le beraber kıyafetlerine kafa yordular. Venuse'ün kendini gizleme gibi bir çabası olmadığı için, direkt kendini yansıtan tarzda bir kıyafet tasarlamıştı ve bunu da diktirmişti. Moda tasarımı okuduğu için her şey daha kolay oluyordu ona göre. Kırmızı bir kedi kadın olmuştu adeta. Vücuduna yapışan deri kırmızı bir takıma sahipti. Elbisede daha çok göze batmasını sağlayacak taşlı detaylar da vardı. Maskesi de kıyafetinin rengindeydi, cart kırmızı. Tüysüzdü ve sadece gözlerini kapatıyordu. Bu partiye sadece eğlenmek amacıyla gidiyordu ve o eğlenme de iki içkiden öteye gitmeyecekti. En azından Ven öyle umuyordu. Erkek düşkünü biri değildi zaten, Chico'ya aitti kalbi, her ne kadar Chico sadık bir sevgili olmasa da. Kıyafeti de Chico'ya bildirdiğinden biraz daha farklıydı, gerçi çocuğun gelip onu bulmasını da beklemiyordu muhtemelen bütün parti boyunca Edgard'la takılacak ve kız düşürecekti. Kahverengi saçlarını geriye attı ve aynada kıyafetiyle aynı renkte olan rujunu sürmeye başladı. Bir yandan da göz ucuyla hangi şapkayı giyeceğini düşünüyordu. Bir tane Fransız beresi şeklinde kırmızı şapkası vardı, bir tane de siyah fötr şapkası bu kıyafete uyan. Belki tamamıyla kırmızı olup bütün ilgiyi üzerine çekebilirdi, belki de siyah şapkayı takar ve böylece kırmızının yoğunluğunu hafifletirdi. Rujunu sürerken, masanın üzerindeki telefonunda yanan kırmızı ışığı gördü. Henüz geç kalmamıştı, hem geç kalsa da kim ona neden geç kaldın diyebilirdi ki? Rujunu sürdükten sonra, dudağına alıştırma yapar gibi iyice yedirdi ve aynada kendine bir kez daha baktı. Kıyafeti yeterince göz alıyordu, kırmızı şapkasını da taksa kimse bir şey diyemezdi. Beresini da kafasına geçirdikten sonra, tamamen kırmızı bir hatun olmuştu. Sağ omzuna astığı, tabi ki kırmızı, çantasının içine tam telefonunu koyacakken mesaj geldiğini hatırladı ve okudu. Amy, uzun zamandır görüşmediği Harvardlı arkadaşı ona mesaj atmıştı ve o da partiye geliyordu. Görüşmeleri için büyük bir fırsat olacaktı bu! Buluşmak istediği daha nice insanlar vardı fakat muhtemelen bu mümkün olmayacaktı. Topuklu ayakkabılarıyla stüdyo dairesinden dışarı çıktı. Hemen apartmanın önünde duran taksiye atladı ve kulaklıklarını takarak kendini ortamdan soyutladı.

    Hammerstein'in önüne geldiklerinde cüzdanından para çıkardı ve taksiciye uzattı. Adam kızın inmesini bekliyor gibiydi fakat Venuse para üstü almadan inmeyecekti. Bir süre bekledikten sonra adam kızın niyetini anladı ve para üstü olan iki doları verdi. Venuse zevkle başını salladıktan sonra taksinin kapısını açtı ve indi. İçten içe queen'i takdir ediyordu. Gerçekten çok güzel bir yer seçmişti parti için. Yavaş adımlarla salona girdi, şaşkınlığı birkaç kat daha arttı. Bu kadarını da beklemiyordu gerçekten, mest olmuştu. Tam ilerlerken tekrar telefonundan gelen bir ses duydu ve genelde dışardayken mesajlarına bakmazken, o anda mesajını okuyası geldi. Tam o sırada sinirli bir sesle irkildi. Kafasını kaldırdığında tam karşısında ondan biraz daha uzun ve dudakları kalın birini gördü. Önce tanımaya çalıştı, sonra aklına geldi. "Amy!" diye bağırdıktan sonra Harvardlı arkadaşının gülümsemesiyle ona sarıldı. Görünce bu kadar büyük tepki vereceğini zannetmiyordu fakat gerçekten uzun zaman olmuştu, kız Boston'a gittiğinden beri hiç görüşmemişlerdi. Konuşacakları, birbirlerine anlatacakları, dertleşecekleri o kadar çok şey vardı ki! Bunu partide oldukça güzel bir şekilde yapabilirlerdi. Tabi eğer Amy'nin erkekleri içeren yaramaz planları yoksa. Gerçi Amy öyle biri değildi, saf ve duru bir güzelliğe sahipti. Her erkek arkasından bakardı fakat Amy'nin o taraklarda bezi yoktu. Venuse bir süre çevresine bakındı, fakat hiç kimseyi tanıyamıyordu. Amy'nin onu tanıması büyük şanstı, yoksa muhtemelen Venuse ya bu muhteşem partiyi yapayalnız geçirecekti ya da parti bittikten sonra yapayalnız kalacaktı. Kıza döndü, muhabbete bir yerden başlamalılardı çünkü konuşacak çok şeyleri vardı. Muhabbetleri bittikten sonra da eğlenmeleri gerekiyordu. Belki de ikisi yer değiştirebilirdi. Şu an Venuse aklını toparlayamıyordu, Amy'i gördüğü için çok sevinçliydi ama o sırada etraftaki diğer tanıdık gözleri de süzmekteydi.


En son Venuse McMillen tarafından Perş. Ocak 26, 2012 4:00 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amanda Sylise
harvard i. sınıf
harvard i. sınıf
Amanda Sylise


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 21/01/12
Yaş : 29
Nerden : Fransa.

who tells me baby better come back later next week. Empty
MesajKonu: Geri: who tells me baby better come back later next week.   who tells me baby better come back later next week. EmptyÇarş. Ocak 25, 2012 4:42 pm

    Queen'in düzenleyeceği partiye davet edildiği için çok mutlu olmuştu Amanda. Genelde ortam kızı olmadığı için bu tarz gösterişli partilere de pek davet edildiği söylenemezdi. Üç saat yol gidecek olması bile moralini bozmuyordu. Daveti aldığında ilk olarak modacısına giderek giyeceği elbiseyi ayarlaması gerektiğini düşünerek Cussian'ın yanına gitti. Parti için bir hafta süresi vardı. Bu süre içerisinde eğer oradaki hazır elbiselerden birini beğenmezse özel olarak diktirecekti. Stil sahibi olduğunu düşünüyordu Amanda. Her zaman sade ve şıklıktan yana olduğu için elbisesi de sade olacaktı. İstediği tarz bir elbise bulamayınca diktirmeye karar verdi. Bir hafta süre içerisinde üç kez provalara giderek elbisenin istediği gibi olduğundan emin oldu.

    ''Hey! Biz geldik, artık uyanma vakti.'' diye bağırıyordu biri. Sesi tanıması biraz zaman almıştı. Uyku sersemiydi ve bir gece önce arkadaşlarıyla eğlenirken içkiyi fazla kaçırmıştı. Başı inanılmaz derecede ağrıyordu, kısa bir sessizliğin ardından sesin annesine ait olduğunu fark ettiğinde hızlı bir şekilde göz kapaklarını açtı. ''Bingo!'' kendi kendine söyleniyordu. Bugün partiye gitmek için hazırlanması gerekiyordu ve iki aydır göremediği ailesi onu ziyarete gelmişti. İçinden şansına lanet okuduktan sonra yataktan çıkarak biraz mızmız bir şekilde annesine sarıldı. ''Hoş geldiniz.'' Bu ziyaretten hiç memnun olmadığı için sesinin nasıl çıktığının da bir önemi yoktu. İçinden sadece annesinin gelmiş olduğunu dilerken aşağıdan gelen sesin babasına ait olduğunu anlayarak ikinci bir şok daha geçirdi. Tam bir haftadır bu parti için hazırlanıyordu ve oraya gidecekti. Dün akşam Venuse'ye mesaj atmıştı, o da partide olacağı için Venuse ve onun gibi uzun süredir görmediği arkadaşlarıyla eğlenecekti. Üzerine sabahlığını geçirdikten sonra annesi ile birlikte aşağıya indiler. Kahvaltı sofrası çoktan hazırlanmış, babası kahvaltıya başlamıştı bile. Ayakları yatağa dönmek için can atar bir vaziyetteyken keyifsizce babasını öptükten sonra masaya oturdu. Yaklaşık bir saat kadar sohbet ettikten sonra bugün Manhattan'da bir partiye davet edildiğini ve yaklaşık iki saat sonra evden ayrılacağını söylediğinde annesi ve babası bu durumdan pek hoşnut olmasalar da Amanda onları umursamadığı için bir şey diyememişlerdi. Kıyafetinin henüz gelmediğini fark edince kısa süreli bir stres yaşasa da hizmetçinin kıyafeti kutusu ile odasına koyduğunu söylediğinde neşesi yerine gelmişti. Hızla odasına çıkarak kırmızı kutunun içerisindeki elbiseyi aldı. Tam istediği gibiydi ipek, siyah, alt tarafı hafif kabarık oldukça sade ve şık bir elbiseydi. Kendine çok yakışacağını biliyordu. Elbisesini giydiğinde maskeye bakmayı unutmuş olduğunu gördü. Kırmızı büyük kutunun içinde küçük siyah bir kutu vardı. Hemen açarak modacısının hangi maskeyi seçtiğine baktı. Tüylü, göz çerçevesinin pırlantalar ile işlenmiş olduğu, kibar, kırmızı bir maskeydi. Siyah ve kırmızı uyumunu her zaman için severdi. Aynanın karşısına geçerek kendini boydan aşağı süzdü. Saçı için kuaför geldiğinde koltuğa oturarak ''Her zamankinden biraz daha aşağıda olması gerekiyor.'' dedi. Hafif dağınık topuz tarzında, geniş, aşağıdan toplanmış saçları parlarken dolgun dudaklarına kan kırmızısı olduğunu düşündüğü rujunu sürdü. Gözüne likit çekmekle yetinmişti, zaten maskeden dolayı göz makyajının pek önemi kalmayacaktı. Herkes tanınmamak için uğraşacaktı. Bu yüzden herkesin olduğundan daha farklı görünmesini bekliyordu. Siyah platform, sade ayakkabılarını giydikten sonra son olarak çantasına cüzdanını, rujunu ve telefonu koyarak evden çıktı.

    Üç saat yol gidecek olması yeterince sinir bozucuydu. Birde bunun yanında partide arkadaşlarını bulabilecek miydi veya Venuse dışında başka bir arkadaşı orada olacak mıydı bilmiyordu. Belki de Venuse'yi bile tanıyamayacaktı. Victorian temalı bir parti olacağı için onu maskenin altında gerçekten tanıyabileceğine emin değildi. Uzun süredir görmemişti onu, muhtemelen buluştuklarında birbirlerine anlatacakları çok şey olacaktı. Venuse gibi eğlenceli bir kızla zaman geçirmek partinin en güzel kısmı olacağa benziyordu. Öte yandan uzun -çok uzun- bir süredir ilişkisi olmadığı için yine tek başına takılacak oluşu biraz sinir bozucuydu. Amanda her zaman ciddi ilişkiler isteyen bir kız olmuştu, bu sebeple bir ilişkisinin olması da beklenmiyordu. Venuse'nin Chico ile birlikte oluşuna ne kadar sevinse de bu gece için aynı şeyi söyleyemeyecekti. Venuse Amanda ile bir süre vakit geçirdikten sonra ilerleyen saatlerde Chico'nun yanına gidecekti muhtemelen. Bu yüzden yalnız geçireceği uzun bir gece onu bekliyordu. Belki onun gibi yalnız takılmak zorunda kalan birileri ile tanışarak öyle vakit geçirirdi. Amanda düşüncelerinin yoğunlaştığı sırada saatin 18.00 olduğunu ve Manhattan'a girmiş olduğunu gördü. Gecenin başlamasına çok az zaman kalmıştı. Hammerstein'in önüne geldiğinde seçilen mekanın daha iyi olamayacağını düşünüyordu. Arabasını otoparka park ettikten sonra hızlı adımlarla içeri girdi. Dışarıdan görünüşü mükemmeldi, ancak içerisi ondan daha büyüleyiciydi. Etrafta Venuse'ye bakınırken birden karşısında duranın o olduğunu fark etti. Tam gülümserken Venuse ''Amy!'' diye oldukça şaşkın bir ses tonuyla bağırırken koşarak sarıldı. Amanda'da bu kadar sevineceğini tahmin etmiyordu. Venuse'de Amanda gibi kendini gizlemek yerine her zamanki stiliyle aha çekici olmayı tercih etmişti. Belki de bunun gibi birçok özelliklerinin uyuşması sebebiyle uzakta olmalarına rağmen birbirlerini seviyorlardı. Masanın yanına doğru ilerlerken ''Roxi'de çok meşhursun.'' dedi gülümseyerek. Bir yandan da etrafta tanıdık yüzler olup olmadığını inceliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
who tells me baby better come back later next week.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Gee gee gee baby.
» Who cares baby, I think I wanna marry you.
» colour me your colour, baby. call me. call me any anytime.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: 009. :: Geçmiş-
Buraya geçin: