KUZEN KARAKTER OYNATTIĞINDA VE İKİSİ ARASINDA KURGU YAPTIĞINDA KENDİNLE YAPTIĞIN RPLER #5634 23 Ekim 2012. Sabırsızca çalan telefon evin ferah salonunda yankılanırken Julian merdivenleri hızla inmeye başladı. Telefon ikinci kez çalıyordu ve ilkinde kimse cevap vermediği için evde yalnız olabileceğini düşünmüştü. Son basamağı arkasında bıraktığında telefonun sesi kesildi ama Julian annesinin sesini duydu:
"Evet? Hı-hı, benim. Affedersiniz sizi duyamadım. Nasıl? AH! Aman Tanrım! O nasıl? Ö-öldü mü?"Julian konuşmayı dinlerken sakindi ama son kelimeyi işittiğinde o kadar hızlı hareket etti ki düşmesine fırsat vermeden kendinden geçen annesini yakaladı. Kadını nazikçe yere yatırdı ve boşta kalan telefonu alıp titreyen elleriyle kulağına götürdü.
"Alo? Kimsiniz? Alo!" Bağırışlarına karşılık gelen meşgul sesiyle telefonu fırlatıp annesine döndü. Mathilda Granville yavaşça kendine geliyordu. Julian bir elini her şeyden çok sevdiği annesinin yanağına koydu ve sesinin titremesine engel olmaya çalışarak telefon konuşmasını sordu. Kadının yeşil gözleri birden dolduğunda kalkmasına yardım edip onu koltuğa yatırdı. İçinde giderek büyüyen bir korkuyla annesinin krizinin -ya da her neyse- geçmesini bekledi. Uzun bir süre bekledi. En sonunda dayanamayıp biraz sert bir sesle,
"Artık söyleyecek misin?" diye çıkıştı. Kadın nefesini tuttu ve bir eliyle gözlerini kapadı. Sonra gergin olduğu zamanlarda yaptığı gibi önüne düşen saçlarını geriye itti, nasıl göründüklerini umursamadan kulaklarının arkasına sıkıştırdı. Julian bütün vücudunun titrediğini hissediyordu. Biri ölmüştü; tanıdığı, annesinin çok sevdiği ve ölümünü dile getirmekten korktuğu biri... Aklından bir sürü isim geçiyordu, hepsi de Mathilda Granville'in İngiltere'de bıraktığı ailesindendi.
"Miller. Uçak düşmüş ve-ve --Rain'e nasıl söyleyeceğiz?" Ama annesi çatlak bir sesle fısıldadığında Julian aslında korktuğu için uzaktaki insanları düşündüğünü fark etti. Amcasının ismini duymayı hiç beklemiyordu. Hatta belki de içten içe babasını bile düşünmüştü ama amcası? Her zaman güçlü görünen ve hiçbir şeyin onu yıkmasına izin vermeyen amcası... Rain'in annesi
gittiğinde bile tek bir damla gözyaşı dökmeyen ve her konuyla ilgili bir sözü olan Miller Amca'nın bir daha konuşmayacak olması fikri Julian'ın kalbinin sıkışmasına neden olmuştu. Yavaşça yerden kalktı ve annesinin itirazlarına aldırmadan kuzeninin kaldığı misafir odasına çıktı. Rain'in babasıyla birlikte iş seyahatine gitmek istediğini hatırladığında kapının önüne gelmişti. Ya kuzeni de gitseydi? Her fırsatta birbirlerinden ne kadar nefret ettiklerini haykıran iki kişi için aralarında ilginç bir bağ vardı. Zor durumlarda, yalnızca zor durumlarda, birbirlerine o kadar sıkı kenetleniyorlardı ki... Kapıya bir kez vurdu ve cevap beklemeden içeri girdi. Turuncu saçları yatağın dörtte birini kaplayan kuzeni şaşkınlıkla ona baktı ve derhal sinir bozucu sesiyle konuşmaya başladı,
"Kapıyı tıklattığında cevap beklemen gereki-- ne oldu sana?" Julian'ın yüzünü ve titreyen vücudunu fark etmesi uzun sürmemişti. Kız cevap beklerken Julian kuzenine yaklaştı ve daha önce yalnızca bir kez yaptığı bir şeyi yaparak Rain'e sarıldı. Kızı kollarının arasında sımsıkı tuttu hatta karışık saçlarını okşadı. Başını kendi göğsüne gömdü çünkü gözyaşlarının görünmesini istemiyordu. Bir süre sessizce ağladı. Rain ise kollarını ona sarmıştı. Kız da kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı, sadece duymak için sabırla bekleyip Julian'ı teselli ettiğini sanıyordu. Sonra her şey birden oldu. Julian kızarmış ve yanan gözlerini sımsıkı kapayıp sert ve keskin bir ses tonuyla
"Babanın uçağı düşmüş." dedi. Öldüğünü söyleyemedi çünkü inanmak istemiyordu.