about my wallpaper girl

Salonun yarısının anca dolu olduğu gösterim yeni bitmişti. Neyse ki izleyenlerin hepsi, ne kadar sayıları az olsa da ayakta alkışlamıştı. Bu da iyi bir şey değil mi? Kuliste makyajımı temizleyip, kostümümü çıkardıktan sonra Johanna ve Rick'le beraber şu Piper denen kızın dönüşünün kutlandığı partiye gitmeye karar vermiştik. Onlar da üstlerini değiştirdikten sonra kendimiz için birkaç bira ve sigara alıp taksiye atladık. Partiye geldiğimizde tabi ki neredeyse kimse bize selam vermemişti. Çoğu insan gay olduğumu sanıyordu, böyle düşünmekte haklıydılar tabi. Herkesin arkasından dedikodu yaptığım için olabilirdi, gösterilerin çoğunda kadın rolleri oynadığım için de olabilirdi. Aslında arkalarından konuştuğum kadar yüzlerine de konuşuyordum. Saçma sapan şeyler yaparak dalga konusu olmayı da bir alışkanlık edinmiştim ama fuck it, YOU ONLY LIVE ONCE. Tadını çıkarmak lazım. Johanna taksiden inince "Gerçekten neden cumartesi akşamını burada geçirdiğimizi anlamıyorum Rob." demişti ve düşününce haklıydı da. Ancak küçük bir umutla Lyanna'nın burada olacağını düşündüm. Lyanna, hayallerimin kadını. Lanet olası küçük ve dolgun dudakları, beyaz teni, kahverengi saçları ve tabi ki insanın içini delen bakışları. Gözlerimin içine hiç bakmadığını hesaba katarsak sanırım baksaydı içimi delerdi, ne bileyim. Ona bir kez sarılmak için nelerimi vermezdim. Aynı ortamda pek bulunmadığımız gibi, aynı insanlarla da arkadaş değildik. Ayrıca o da benim gay olduğumu düşünüyordu büyük ihtimalle. Aslında kısmen haklıydı biliyor musunuz? Yani, bazen erkeklerin çekici olduğunu düşünüyorum. Mesela James Moon, ımmm, onun için neler yapmazdım. Biseksüel olduğum da düşünülebilir ancak kız olarak hoşlandığım tek kişinin Lyanna olması bu olasılığı biraz düşürüyor bence. Her neyse, Rick birasının içine biraz tekila koyup bize uygun bir köşe bulmak için ortalıktan kayboldu. Johanna'yla beraber boş insan kalabalığının içinde yolumuzu bulmaya çalışırken onu gördüm. Ah canım benim, bir melek gibiydi. Yo aslında tam bir melekti o. Beyaz elbisesinin içinde görkemle parlıyordu adeta. Benim için ilk ve tek şansım olabilirdi bu ve bildiğiniz gibi bir fırsatı asla ters çevirmem. Bu yüzden Johanna'ya "Bir dakika bekler misin?" dediğimde "Ah, Rob. Lyanna'yı fazla abartmıyor musun?" diye sorma ihtiyacı duydu tabi ki. "Sen, Lyanna'yı gözünde çok küçültüyorsun bayan sinir bozucu sarışın." dedikten sonra Lyanna'ya doğru kararlı adımlarla ilerledim. Yanındaki iki elemanı "Hey hey hey, lütfen, izninizle." diyerek kovduktan sonra kalbim TAM BİR LANET OLASI KELEBEK MODELİNE GİRDİĞİNDE biramı havaya kaldırıp "Şerefine" dedikten sonra Lyanna tam bir şapşalmışım gibi -çünkü öyleyim- bana bakarken biramı kafama diktim. "Ee naber? Ben Robbie Miller. Tanıştığımıza memnun oldum. Elbisen çok güzelmiş."