curly fries + sex = jordi

Havasız oda, iki yan kapının ardında gereksiz yere yanan şöminenin çatırtılarını dahi yatağının üzerinde yüz üstü serili yatan genç adamın kulağına taşıyabilecek kadar sessizdi. Beyaz duvarlar her zamanki gibi boştu ve Jordan odanın yaklaşık yarım saat önce patlayan ampülüyle ilgilenmeyecek kadar üşengeç olduğu için içeriyi batmakta olan güneş dışında hiç bir şey uyku getirecek kadar karanlık, sıkıcı ve boş bir kutuya dönüşmekten korumuyordu. Minimal takıntısı bir hastalık boyutunda olan genç için ideal yaşam alanının tek tasfiri, tüm bunlara rağmen bir rahibin odasını andıran bu sevimli sayılamayacak dört duvardan ibaretti. Büyükanne de Vielmond'un sevgili torununda bıraktığı kalıcı bir yara, Ramona'nın değimiyle odayı ruhsuzluğa hapsetmişti... Nihayet yerinden kalktığında geride bıraktığı yatağın çarşafı buruş buruştu. Önce balkonun kapısını açtı ve içeriye dolan serin hava çıplak göğsünü yalayıp geçerken ürperti. Tüyleri diken diken olmuştu ama artık bu duruma alışması gerekirdi, burası Rio değildi ve evinden buraya taşınalı da kısa bir süre olmadığı bir gerçekti. Lanet olası melekler şehri, Los Angeles, gündüzlerinin alevi kadar gecelerinin buz kestiren serinlikleriyle de bilinirdi. Odasının kapısını kilitledi ve kendini banyoya kapadı, duş alıp üzerindeki bu uğursuz havayı attıktan sonra yapabileceği bir iki eğlenceli faliyet bulunurdu elbette. Bir ihtimal Mona'yla buluşabilirdi veya Stenberglere bir ziyaret düzenlerdi. Zaten Axel'le grup işleri yüzünden şu sıralar pek takılamıyordu. Açılan musluktan direk olarak dökülen sıcak su aynayı kullanışsız hale getirmişti lakin banyo da odası kadar boş ve sakin olduğu için cam parçası, bir şeyleri yansıtma yetisini kaybetmiş sayılmazdı. Onun Jordan dışında göstereceği pek bir şey hiç bir zaman olmazdı zaten. Kıvırcık saçları dağınıktı ve bir lütuf olarak genç adamın onları kurulaması için asla zahmet gerektirmezlerdi. Bir erkek olarak giyime dikkat etmenin fazla gereksiz olduğunu savunsa bile, şu an üzerine geçirmekte olduğu kumaş parçaları etkileyici görüntüsünü katlamak konusunda kuşkusuz en doğru tercihti. Yatağın kenarında düşmeye terk edilmiş bir vaziyette beklerken titredi. Ekrandaki resim yüzünü gülümsetmek için tek başına yeterliydi. 'Yemek yedin mi?

Evden çıkalı yirmi yedi dakika olmuştu ve bu kadar trafik olduğunu bilse Jordan kesinlikle bu kadarcık yolu gitmek için bu bezdirici zahmete katlanmazdı. Bir kaçış noktası bulduğu anda direksiyonu kırdı ve gördüğü ilk park yerine yerleşti. Tek umudu bu yeri unutmamaktı, arabasını park ettiği yeri unutan adamlarla ilgili haberlerle o kadar taşak geçtikten sonra kendisi de aynı duruma düşse, sadece komik ve ironik değil -baya da rezil olurdu. Kalan yolu yürüyerek geleceğini ve beş dakika kadar geç kalabileceğini kıza kıza mesaj yoluyla bildirdikten sonra, ki kesinlikle beş dakikadan fazla süre bekletecekti, cep telefonunu arka cebine tıkıştırdı. Hızlı adımları onu favori mekanına, Arby's -evet çok yüksek standartları yoktu ve kıvırcık patates en sevdiği yemek sayılabilirdi, ulaştırdığı da cam duvarın yanındaki masada oturan sarışını gördü. Arkasında dikilirken gülümsedi ve eğilip boynuna bir öpücük kondurdu. Ramona için bir fast food restoranında buluşmak ideal randevu olmasa da zaten tüm gece burda kalacak değillerdi. "Selam bbdoll, beni özledin mi?"

"HE'S A SCUMBAAG DON'T YOU KNOOOOOOOW" diye çığıran genç kadın sabahın beşinden beri odasının dekorunu düzenliyordur, sevgilisi için sadeleştirmiş olsa bile duvarlardan bir zarar gelmez diye düşünerek rengarenk el izleri, resimler ve posterler ile odayı süslüyordur. Bu fikir aklına nerden gelmiştir o da bilmezken şafak doğarken yatağından bir anda zıplamış ve evin bodrumundan boya malzemelerini getirmiştir, şimdi gece olmuştur ancak oda harika ve rangarenk görünüyordur, belki biraz fazla kalabalık. Sevgilisi bundan rahatsız olursa odayı eski haline döndürebilirdir, bu çok zor bir şey değildir ve nasılsa sarışın bu tarz şeylerle uğraşmayı sever. Karnının acıktığını fark ederek telefona bir şey olmasını umursamayarak sevgilisine mesaj çeker, "karnın acıktı mı?" Alacağı cevabı biliyordur, Jordan her zaman açtır ve ardından gelen Arby's önerisi tahmin ettiği bir şeydir. Elinden eldivenleri çıkarır, vücudunun boya olması olası her yerini kumaşlarla kaplamıştır ve şimdi bir buluşmaya gidecekse -her ne kadar mekan buluşma için ilk tercih edeceği yerlerden biri değilse de- duş alması gerekmektedir, Jordan'ın onun kokusunu sevdiğini biliyordur ve yanına tiner ile boya kokarak gitmek istemiyordur. Merdiveninden zıplayarak aşağı iner ve son ses çalan iPod'unu banyoya kendisiyle beraber götürür, duş alırken müzik dinleyip şarkı söylemek en sevdiği şeylerden biridir. Banyoda özgüvenini tazelediği boy aynasının önünde çırılçıplak kalırken bronz tenini tatminkar bir ifadeyle seyreder, güzel olduğunu biliyordur ama bu içten içe sevgilisi gibi kutsal birinin nasıl onu istediğini tam bilemiyordur. Bir fularla rastgele toplanmış ama kusursuz görünen daha yeni kestirdiği saçları şelale gibi omuzlarına süzülürken aynadaki yansımasına bir gülücük atıp küvetine doğru güzel bir banyo için yol alır.

Havluyla kurulandıktan sonra yumuşak şeyi yatağına fırlatan Mona, aklında olan kombinlerden birini çabucak üstüne geçirir, geç kalmaktan hoşlanmamaktadır zira. Çantasını ve gereksiz eşyalarını alıp yoğun trafikte beklerken kuruyacağını bildiği altın saçlarının ıslaklığına aldırmadan annesine haber verip hızlıca ayakkabılarını giyer ve kendini melekler şehrinin hafif serin akşamına bırakır. Araba kullanmaktaki yeteneksizliği üzerine risk almak istemez ve bir taksi çağırır, böylece sevgili Arctic Monkeys'ini de özgürce kulaklarında hissedebilecektir. Arabaya atlar ve pencereden ışıklarla bezenmiş şehri izlemeye koyulur, bunu küçükken Moskova'ya gittiklerinde de yaptığı aklına gelir, buraya taşınalı yıllar olmuşsa bile şehrin güzelliği onu hala etkilemektedir. Taksiye belki birkaç dolar fazla para bırakarak fast food restaurantından içeri adımını atar, kızarmış peynir ve patates kokuları onu cezbetse de yakışıklı sevgilisi gelmeden sipariş etmek istemez, para çok dert olmasa da nerde beleş oraya yerleş hayat felsefesi olduğu için çift kampanyalı menülerden yararlanmak istiyordur. Jordan'ın gelmesini beklerken gecikeceğini söyleyen mesajı alır, bunu zaten tahmin etmiştir, boynundaki tanıdık dudakları hissedene kadar alışık olduğu mekanı inceler. Karşısına oturan doğa harikasına kocaman sıcacık bir gülümseme gönderir, çok özlediğini belirterek. "Karnım çok çok çok aç, ne alıyoruz?" Mavi gözleri hevesle açılmıştır, şimdi mükemmel erkeğini değil karşı taraftaki tabelayı inceliyordur.

Sarışının güzelliğinin genç adamın gözleri önünde her geçen gün kat be kat artıyor oluşu, arada sırada moral bozucu olabiliyordu. En azından geri kalan anlarla, sevgilisinin fiziksel nimetlerinden sonuna kadar yararlandığı için psikolojik sızıyı bastırmak konusunda oldukça ustalaştığını iddia etmek yanlış olmazdı. Henüz ilişkilerinin ilk başladığı dönemlerde kızın attığı mesajın içindeki gizli olduğu paranoyasını üzerinden atamadığı eleştirivari 'neden sevilmiyorsun' sorusu yeniden havaya asılırdı böylesi anlarda. Neden sevilmediğini biliyordu, itici olmak için özel bir efor harcadığı anların, kelimenin tam anlamıyla haddi hesabı yoktu. Fakat Mona tarafından neden sevildiğini anlayamamıştı, anlayamıyordu, anlayamayacaktı. "Patatesi büyük boy aldığımız sürece ne yediğimizi inan zerre kadar umursamıyorum." Henüz oturduğu sandalyesini geri arkaya itti ve ayağa kalktı. Sıraya geçmek için sabırlı biri olmadığından henüz kasada sadece iki kişinin bulunduğu bu kutsal anı kaçırmayacaktı. "Etli mi tavuklu mu istiyorsun?" Cevabı aldığında kız arkadaşı ve kendi adına sparişlerini vermek için hızlı adımlarla kendisiyle hunharca flört etmeye çabalayan kasiyer kıza doğru yürüdü. İçinden bir ses, "Şuradaki kızı görüyor musun?" demek istiyordu, Mona'nın yanında herhangi bir çekiciliği olmayan kızın kendisini fark ettirme çalışmalarının ne kadar umutsuz olduğunu düşünerek. Gelişi güzel iki menünün de tıkıştırıldığı tepsiyi almadan önce sabah daha kabarık olduğuna yemin edebileceği cüzdanını arka cebine tıkıştırdı. Harcamalarına biraz daha dikkat etmesi gerektiğini düşünüyordu. Ki bu oldukça uygun bir karar olacaktı. Özellikle anne ve babasının şu son günlerdeki memnuniyetsizliği dikkate alındığında. Tepsiyi kaldırdı ve en büyük boy iki patates kızartmasının ve içeceğin, ki Mona kendi payını elbette bitirmeyecek ve sonunu Jordi'nin yemesini uygun görecekti -kusursuz plan, bu kadar ağır hissettirmesine şaşırdı. Spora geri dönmesi gerekiyordu. Mona ile cinsel her faaliyet yediklerini yakmak için idealdi ama kaslarının eski formunu yitirmek üzere oldukları da acı bir gerçekti. Yanından hızla geçen bir çocuk dengesini yitirmesine neden oldu ve içeceklerden birinin kıl payı üzerine dökülmesinden kurtulan çocuk yere dağılan sıvının onun peşinden aktığını fark etmedi bile. Homurdanarak sevgilisinin yanına dönen Jordan tepsiyi masaya bıraktı. "Hatırlat da bir daha ki sefere sana hava yapmaya çalışırken rezil olmayayım." Geri dönüp bir içecek daha alırken çalışanların memnuniyetsizliği dolayısıyla boynu bükük bir özrün dudaklarından çıkmasına izin vermek durumunda kalmıştı.

Oturduğunda ilk iş en sevdiği şeylerin sırasında ikinci gelen, birinci sıra Mona'ya aitti, kıvırcık patateslere daldı. Sandviçler genelde pek umrunda olmazdı. Fast-food ise olmadan yaşayamadığı bir şey sayılmazdı. Lakin bu patatesler, tanrısaldı ve Jordan Ramona ile evlendikleri zaman kızın bu tarifi internetten bulup en uygun şekilde masalarına uygulaması için arada sırada dua ediyordu. Pişmanlık duymaması da cabası. Kıza gününden bahsederken kendini acındırmak için dudağını büzerek Moon sayesinde Woody'nin sörf tahtasını nasıl Jordan'ın sırtına geçirdiğinden bahsetti. "Anlayacağın bbdoll, iyi bir masaja ihtiyacım var." Şimdi o sevimli halinin yerinde yeller esiyordu ve gülümsemesi şeytaniydi. Mona'ya olan arzusunu her yerde dile getirebilecek kadar rahat olduğundan dolayı yemek yerken bile bu tip konuları konuşmaktan asla çekinmezdi. Burgerinden büyük bir ısırık aldı ve lokmasını yuttuğunda konuşmayı sürdürdü. Kız yüzündeki kusursuz gülümsemeyle onu izlerken canının ne kadar acıdığını abartarak anlatmaktan onu hiç bir şey alı koyamadı. Mona bunu bilse de onunla uğraşmazdı. Bu da Ramona'yla konuşmayı mükemmel kılardı. O Jordan'ı olduğu maymun haliyle seviyordu.