Gisela Müller princeton i. sınıf
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt tarihi : 25/01/12
| Konu: Love is such an easy game to play Salı Haz. 12, 2012 11:54 pm | |
|
Gisela Müller & Marco L. Phoenix_____________________________________________________________________________ Yesterday, all my troubles seemed so far away Now it look as though they're here to stay Oh, I believe in yesterday
Kısık seste çalan şarkı odanın sessizliğini bozuyordu. Beş dakika öncesine dek büyük bir heyecanla yatağından kalkmıştı Gisela, sebebi de akşamki partiydi. Fakat son zamanlarda sıklıkla yaşadığı dengesizlik anında tüm hevesinin kaçmasına neden olmuştu. Yatağından kalktığında eli radyoda gitmişti istemli ve bir o kadar ani bir kararla. Beatles çalıyordu, bu zihnini dinç tutmak için hiç de iyi bir fikir değildi. Yine de değiştirmeye üşenmişti, tuvalet aynasının önüne oturmuş, yüzünü inceliyordu. Çok uyumaktan hafifçe şişmiş gözleri hoş durmuyordu. Hemen hafif turuncuya kaçan açık ten rengi pudrasını yedirmişti göz altlarına. Aklına Marco geldi o an, acaba hazırlanacak mıydı erkenden? Gisela'yı alacak mıydı ya da gelip? Bunları konuşacak kadar muhattap olmamışlardı daha önce fakat partide beraber takılacakları aşikardı. Yavaşça doğrulup dolabının kapağını açtığında dün geceden hazırladığı kıyafetini çıkardı. Siyah, dar ve süper mini bir elbise giyecekti, ince bir çorapla. Deri kıyafeti hareket etmesini biraz zorlaştıracaktı fakat dans etmeye gitmediğine emindi. Marco ile konuşması gereken şeyler vardı, bu gece kesinlikle konuşması gereken. Marco onu ciddiye alacak mıydı, bilmiyordu fakat onu sarhoş etmesi gerektiğini biliyordu bunun için.
Gün boyu evden ayrılmamış, aynada kendini incelemiş, bir şeyler atıştırmıştı. Saçlarını kontrol etmekle, kıyafetini biraz aşağı çekmekle geçirmişti vaktini. Kusursuz görünüyordu, doğal saçları ve vücut hatlarının kıyafete uyumu ile. Dudaklarına da Marilyn Monroe kırmızısını andıran bir ruj sürüp tamamlamıştı kendini. Yatağın üstündeki portföyü eline alıp çıkmıştı, beklediği gibi kapının önünde arabası vardı. Uzun bir gece onu bekliyordu, başarılı yada başarısız. Barın kapısında durmuş, gözleri Marco'yu arıyordu. Arayış kısa sürmüş, kapının sağında duran yakışıklıyı hemen fark etmişti. Yanına gitmiş ve kendisini incelemesine fırsat vermeden elini bir omzuna koyup yanağına bir öpücük kondurdu. 'Sanırım biraz geciktim, üzgünüm. Haydi, içeri girelim.' dedi Gisela kısık sesle. Etrafa hiç yapmadığı kadar gülücükler saçıyordu arabadan indiğinden beri. Dikkat çekmek istemiyordu aslında, yalnızca biraz heyecan ve korku vardı işte. İçeriye adımını atmışlardı, burası güzel bir bardı gerçekten. Pembe ve siyahın hakim olduğu desenler, duvarlar, yerler ilgi çekiciydi. Bir o kadar da gecenin 'şehvetli' temasına uygundu. Roxanne buralardaydı belki de, bugün görecekti Gisela'nın suçunu. Tanık olacaktı her şeye. Onu düşündükçe tüyleri ürperiyordu Gisela'nın. Etraf o kadar insanla doluydu ki doğru zamanı mı seçmişim, diye düşünerek içten içe şüphe duyuyordu kararlarından. Ne mi yapacaktı? Çantasında evin salonunda bulduğu küçük, çakı gibi bir bıçak vardı. Bununla birilerine zarar verecek değildi fakat tehdit unsuru olarak daha iyisini bulamazdı. Bunlar girişte ötmüyordu, harika!
- Spoiler:
Bu kıyafetim olsun;
| |
|